Dünya'nın başı hastalıklı fikirli insanların çıkardığı mikroplar ve savaşlar ile dertte...
Korona benzeri salgın hastalıklar; ekonomik sıkıntılar, yokluk, yoksulluk ve savaşlar...
İnsanlıktan nasibini alamamış, nasipsiz vampirler; insanlığın sonunu ve dünyayı yaşanmaz bir hale getirmek için adeta birbirleri ile yarışıyorlar...
Dünya'nın her yerinde bu kötü gidişin farkında olan, gidilen yolun yol olmadığını bilen aklı selim insanlar çoğunlukta...
Bu insanlar barış diyor, umut diyor ama sessiz dünya çoğunluğunu oluşturan insanlığın bu çığlığını nasipsiz vampirler işlerine gelmediği için duymuyorlar...
Dünya ve Dünya insanlığı umuda, kardeşliğe bir gramda olsa huzura muhtaç...
Her Ramazan ayının başlangıcın da dua ordusu müminler, ülkemize, Ümmeti İslam'a ve bütün dünya insanlığının huzuruna, mutluluğuna ve barışa vesile olması için dua ederler...
Çünkü her zaman Ramazan ayı dünya insanlığı için bir umut, Ümmeti İslam için bir diriliştir.
Kur'an-ı Kerim'in indirilmeye başlandığı, içinde bin aydan daha hayırlı olduğu müjdelenen Kadir Gecesinin bulunduğu Kur'an ayıdır Ramazan...
On bir ayın sultanı olarak taçlandırılmış; başı rahmet, ortası mağfiret, sonu da cehennem azabından kurtuluş olarak müjdelenmiş rahmet, tövbe, ibadet ve oruç ayıdır...
Toplum arasında kardeşlik ve sevgi tohumlarının yeşerdiği, güçlendiği, temiz ve güzel kalplerin öğütlere ve uyarıcı telkinlere açık olduğu, manevi duygularımızın canlılık kazandığı, birlik ve beraberliğimizin daha da güçlendiği kutsal ve mukaddes bir aydır.
İftarı, sahuru, mukabelesi ve kadir geçesi ile dolu dolu yaşanması gereken bir saniyesi bile boş geçirilmeyecek fırsatlar silsilesinin adıdır Ramazan...
Geçen yılın Ramazan ayı Dünyamızı kasıp kavuran Korona belasının dünyayı esir aldığı bir dönemdi. Bu salgın ile binlerce vatandaşımızı, birçok yakınımızı ve tanıdığımızı kaybettik...
Bu yıl Dünyamızın başına bela olan Korona bir nebzede olsa etkisini yitirdi ama bu sene de sınırlarımızın yanı başında 3. Dünya Savaşının fitili ateşlenmeye, zemini hazırlanmaya çalışılıyor bunun içinde bütün dünyada savaş tamtamları çalıyor...
Serseri mayınlar denizlerimizde ve kıyılarımızda tehlike arz eder duruma geldi... Dünyamız bıçak sırtında ve her geçen gün insanlığı tehdit eden tehlike çıkmaza doğru hızla sürükleniyor...
Bu nedenle Dünyamızın içinde bulunduğu kritik durum nedeniyle nefsimizi, ailemizi bu zorlu günler ve ileride gelebilecek daha sıkıntılı günler için hazırlamalıyız. Ülkemiz içinde tek yürek kenetlenmek, birlik ve beraberlik içinde olmak ve alınan tedbirlere uymak zorundayız...
Toplumumuzdaki kardeşlik ruhunu içten içe kemiren kötü alışkanlıklardan kurtulmalı, anlayış ve birlikte yaşama, fikirlere saygılı olmak kültürünü geliştirmeliyiz.
Peygamberimiz (SAV): “Biriniz oruç tuttuğu gün kötü söz söylemesin ve kavga etmesin. Şayet biri kendisine söver ya da çatarsa; ‘Ben oruçluyum.' desin” hoşgörüsünü de nefsimize telkin etmek ve yaşantımızda harfiyen uygulamak zorundayız.
Rabbimiz Kainattaki küçük büyük, görünen görünmeyen, bilinen bilinmeyen her şeyin hüküm ve tasarruf sahibidir.
Yaşanan sıkıntıların yaşamanın sonucu olduğunu bilerek tevekkül ve sabır etmeliyiz. Ancak ümidimizi hiç kaybetmemeliyiz.
1990 yıllarında SSCB'nin çökmesi ile Asya'da, Yugoslavya'nın dağılması üzerine de 1992-1995 yılları arasında Avrupa'da ki Müslüman Türk kardeşlerimiz Hz. Yusuf misali yalnızlık kuyusuna atılmışlardı.
Dünyanın gözleri önünde yaşanan Müslüman- Türk- Arnavut ve Boşnaklara yapılan görülmemiş katliam, soykırım ve insanlık dışı zulümleri çaresizlik içinde izlemiştik... O zaman da çaresizliğimize çok içerlemiş ve üzülmüştük...
O zamanlar kan gölüne dönen, yaşanmaz bir hal alan İslam Beldeleri Bosna Hersek'te, Arnavutluk'ta, Kosova'da ve diğer Avrupa ve Asya ülkelerinde bugün yaşanan ramazanları, sokaklarındaki mutluluk içinde yapılan iftarları, teravih namazlarının görüntülerine şahit olmak insanın içini ısıtıyor, umutlarını yeşertiyor...
Bunun için bugün de Dünyamızın diğer İslam Beldelerindeki karamsar manzaralar karşısında Milli Şairimiz M. Akif Ersoy'un:
“Âtiyi karanlık görerek azmi bırakmak...
Alçak bir ölüm varsa, emînim, budur ancak.”
Diye dillendirdiği gibi hiçbir zaman azmi bırakmamak ve ümitsizliğe kapılmamak gerekir diye düşünüyorum...