Kuran-ı Kerim'de “Muhakkak ki sen pek yüce bir ahlak üzerindesin” (Kalem Suresi 4. Ayet) buyuruluyor. Yani ey Habibim Sen pek büyük, güzel bir ahlaka sahipsin. Bugün Ümmetin ve tüm insanlığın zorlu hastalıklar ve felaketler geçirdiği şu günlerde alemlere rahmet olarak gönderilmiş Efendimiz aleyhisselamı hasretle ve özlemle yad ediyoruz. Evet bizler onu çok seviyoruz, günde beş defa ismini Ezan-ı Muhammed'in içerisinde zikrediyoruz, ismi geçtiği zaman elimizi kalbimize götürüyor, salavat getiriyoruz, salli ala Muhammed diyoruz, onun için yazılmış Mevlid-i Şerifeleri düğünlerde, cemiyetlerde okuyoruz. Allahu Teâlâ Onun yüzü suyu hürmetine, Ümmetinin başındaki sıkıntıları, hastalıkları, musibetleri, dertleri üzerimizden defü ref eylesin bizleri her tür şerlerden muhafaza eylesin. İnsanlığı selamete ve hidayete erdirsin. Virüsleri, mikropları, felaketleri cümle Âdemoğlundan kaldırsın.
Kardeşlerim, Resulullah'ın hayatı, sadece ümmeti için değil, kendisinden sonra gelen tüm insanlık için de en güzel rehberdir. Resul-i Ekrem'in ahlakı, tavsiyeleri ve sünnet-i seniyyesi, Müslümanlar için dünya ve ahiret saadetinin pusulasıdır. Enes bin Malik, Resulullah aleyhissalatu vesselam için 'İnsanların en güzel huylusuydu' dedikten sonra şöyle tarif ediyor. 'Allah'a yemin olsun ki Resulullah'ın yanında 10 sene kaldım. Bu süre zarfında yaptığım veya yapmadığım bir işten dolayı beni ne azarladı ne tahkir etti, ne de bir defacık bana surat astı. O insanların en müşfiki, en merhametlisi, en naziği idi. Affetmeyi sever, kimseyi incitmez, düşmanlarının dahi iyiliğini isterdi. Herkese karşı güler yüzlü olan Peygamberimiz, hayatta karşılaştığımız sıkıntılar karşısında sabretmeyi, kanaatkâr olmayı, şükretmeyi tavsiye ederdi. O, paylaşmayı severdi, bir öğünlük yemeğini bile olmayana verdiği için hem kendisinin hem de ailesinin aç sabahladığı çok geceler olurdu. Mütevazi ve adaletli insanları daha çok severdi.
Peygamberimiz sav. cenk meydanlarında yiğit bir komutan, toplumun meselelerinde adil bir yönetici, torunlarına merhametli bir dede, ailesine ideal bir koca idi. Şahsının tabulaştırılmasına ve putlaştırılmasına asla rıza göstermezdi. Her zaman ümmetine kulak verirdi. İstişare etmeyi çok iste çok severdi. O, bir denge misaliydi, güzel ahlak timsaliydi. Her zaman insanların sıkıntılarıyla ilgilenir, hastaları, dostlarını, komşularını ziyaret eder, her fırsatta halkın arasına katılırdı. Allah'ın emirleri çiğnendiğinde kesinlikle tepkisiz kalmaz, bilhassa zulme ve adaletsizliğe asla rıza göstermezdi. ‘Dilsiz şeytan olmayın' derdi. Haksızlıklara karşı dilsiz kalanı sevmezdi. İsrafı sevmediği için cimriliği de sevmezdi. Faizden nefret ederdi. Zengin, fakir, genç, yaşlı ayırt etmez, yardıma ihtiyacı olan herkesin yardımına koşardı. Çocukları, bilhassa 'dünyadaki iki reyhanım' dediği torunları Hz. Hasan ve Hüseyin'i çok severdi. Onlarla oyunlar oynardı.
Hz. Peygamber(s.a.v.)'in doğumu sıradan bir doğum değil; cehaletin, haksızlıkların, şirkin, küfrün ve her tür ahlaksızlığın etkisi altında yolunu kaybeden insanlığın ufkuna bir hidayet güneşinin doğuşudur. Âl-i İmrân 164. Ayette bu gerçek şöyle ifade edilir;
"Andolsun ki Allah, içlerinden kendilerine âyetlerini okuyan, onları kötülüklerden ve günahlardan temizleyen, onlara Kitabı ve hikmeti öğreten bir peygamber göndermekle müminlere büyük bir iyilikte ve lütufta bulunmuştur..." Bugün maalesef dini değerlerimizle dalga geçen, yüce kitabımız Kuran-ı Kerimi yakan, Peygamberimize dil uzatan, karikatürize eden zavallı yaratıklar türedi. Allah c.c. mümkünse onları ıslah eylesin hidayet nasip etsin, değilse kahreylesin perişan eylesin.!
ALPEREN KILIÇ