Yaşadığımız pandemi deneyime, biraz daha bütün, biraz daha farklı bir yerden bakıyorum uzunca süredir. Baktığım yeri farklı kılan, aslında bu zamana kadar duyduklarınızın dışında olabileceği ihtimali...
Epey süredir sıkıştırılmış hayatlar yaşıyoruz.
Mekansal olarak sıkıştık kaldık. Fakat pandemi sürecini deneyimlemeye başlamadan önce de sıkışıktık. Sadece bir evrende, bir evde, bir ofiste, ortalama bir sosyallikte yaşıyorduk. Tek fark, şu an elimizde tek mekanın kalmış olması.
Daha önce de kaygılıydık. Ölmekten, ağrı-acı çekmekten, parasızlıktan, yalnızlıktan o zaman da ödümüz kopuyordu. Sadece bunları gözümüzün içine sokmamak için türlü deneyimleri hayatımıza katarak kaygılarımızdan olanca hızımızla kaçıyorduk.
Önceden de özgür değildik. Sınırsız özgürlüğün ürkütücülüğünün, yüksek sorumluluk almayı da beraberinde getirdiğinden edemezdik cesaret, yine kopardı ödümüz.
Aslında şöyle bir bakınca, “Yaşadığımız hayatlardan ne farkı var bu pandemi deneyimimizin?” diye sormadan edemiyor insan.
Varoluşçuluk; var olmanın tekinsinliğini, belirsizliğini hep söylüyordu. Hatta bununla da kalmıyor, o iç gıcıklayıcı “dünya absürt bir yerdir” söylemini ifade etmenin yollarını her fırsatta arıyor, elinden geleni ardına koymuyordu.
Fakat o bunları yaparken biz dev kurgularımızla hasbihal oluyor, varlığını hissettirmeye kalktığında küçük bir çocuk gibi kulaklarımızı ve gözlerimizi kapatıp “lalalala” falan diyorduk.
Korkuyorduk.
Çünkü sınırlıydık,
Eksiktik,
Sonluyduk.
O dev kurgudan elimiz ayağımız çekiliverince,
Yani elimizde avucumuzda bizi “tam” yapacağını düşündüğümüz ne varsa ( iş, statü, başarı, güç.....) yok oluverince; o korktuğumuz sınırlı, eksik ve sonlu yanımızı gördük.
Bakmak bile istemezken gördük,
Görmek bile yetmezmiş gibi onunla ilişki kurmaya çalıştık,
İlişki kurmak da yetmezmiş gibi anlamaya çalıştık kendimizi.
Öyleydik çünkü.
O kadarcıktık.
Evrende miniciktik.
Bugündü hayatımızı anlamlı kılmaya yetecek, önü sonu yoktu.
Ve öteki görsün diye aldığın rujun, ipek gömleğin, o pahalı takım elbisen... Şu âna kadar zihnine, kişiliğine ve kendini tanımaya ve anlamaya yaptığın yatırım kadardın. Öteki görsün diye çırpındığın ne varsa üzgünüm, hiç önemi yoktu.