Öğretmenim, yoksul bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldin. Belki de eğitimsiz ebeveynlerinle çocukluğunu geçirdin.
Belki de ne anne ne de baba şefkatini gördün. Ama okumaya karar verdin.
Okul harçlığını çıkarmak için sanayilerde üstü başı kir pas içinde çalıştın. Bazen de kimsesiz bir anne, seni okutmak için canını dişine taktı. Boğazından kısıp eğitimine harcadı.
Bazen de zalim bir babanın şiddetine maruz kaldın. Ve yüzündeki morartıyı güneş lekesidir, diye arkadaşlarına yuturmaya çalıştın.
Ortaokulu yırtık bir önlükle bittirdin. İki sene aynı ayakkabıyla utana sıkıla arkadaşlarının karşısına çıkardın.
Daha yedi yaşındayken dünyanın yükünü omuzlarına yığdılar. Ve çocukluğunu elinden aldılar.
Liseyi aileden uzak bir yerde okudun.
Kaldığın evin kirasını ödeyemedin. Kimi zaman aç uyudun. Kimi zaman da kaldığın pansiyonda sabaha kadar sancıyla kıvrana durdun.
Matematik'i yapamadığın için geri zekâlı damgasını yedin.
Örtaöğretimi görmediğimiz ve tahmin dahi edemediğimiz zorluklarla bittirdin.
Ve
Üniversite okumaya karar verdin.
Lisede yeterince temelin olmadığı için bir iki sene boyunca hem fabrikada çalıştın hem de dershanede üniversiteye hazırlık yaptın.
Sınav stresinden saçların döküldü, uyku düzenin bozuldu, unutkanlık başladı, asabileştin...
Ebeveynlerin ' mühendis olacaksın. ' demelerine rağmen ' öğretmen ' olmaya karar verdin.
Aldığın bu karar yüzünden büyük bir tepkiye maruz kaldın.
" Milletin çocuğu mühendis oluyor bizimkisi de ola ola öğretmen oldu. " sözlerini duymamazlıktan geldin. Ve sadece kuytu köşelerde ağlamanla kaldın.
Üniversiteye yerleştin.
" Bu zorluklar geride kaldı." dedin.
Bilmediğin bir şehirde tanımadığın kişilerle bir evde ya da yurtlarda kaldın.
Kimi zaman ise ev sahipleri, " Öğrenci olduğun için evimizi kiraya vermiyoruz. " demeleriyle karşılaştın.
Kimi zaman da bir hocanın takıntısı yüzünden okulu iki sene uzattın.
" Koca adam oldu daha okulu bittiremedi, bundan adam olmaz. " sözleri sürekli duymaktan sana normal bir şeymiş gibi geldi.
Üniversiteyi bittirmek için hem çalıştın hem de devlete borçlandın. Geri ödemeli kredi çektin ya!
Neyse öğretmenim,
Sayamadığım ve bunca yaşadığın çile sonucunda,
mezun oldun.
Ve
Diplomayı verdiler.
Tam " Ohhh beee!!!! " derken,
KPSS diye bir şey önüne koydular.
" Neyse, bunu da hallederim. " dedin.
Beş sene bu sınava hazırlık yaptın. Hep küçük puanlarla kaçırdın ya da mülakattan geçer oy alamadın.
Dedin ki, özel okulda çalışayım.
Asgari ücretle haftada 50 saat çalıştırdılar.
Özel sektör sömürüyor, dedin. Bundan vazgeçtin.
Bir de devlette çalışayım, dedin.
Devlet de seni asgari ücretin altında çalıştırdı. Çünkü ücretli öğretmensin, dediler.
" Olsun, yine de ben bir öğretmenim, dedin
Yine de pes etmedin.
Tekrar KPSS'ye girdin ve istediğin puanı aldın. Bu sefer tamam, dedin.
" Hayır." dediler.
" Atanmayı bekleyeceksin. "
200 bin öğretmen ihtiyacı olduğu hâlde!
Atanmayı bekledin beklemesine de
Yaşın geçti, saçın döküldü, evde kaldın.
İşsizsin, beş paran yok.
Psikolojin bozulmuş.
Öğretmenim diyemiyorsun.
Hayata daha atılmadın.
Umudun kırık.
Hiçbir hayalini gerçekleştirmedin.
İdealist olmaktan vazgeçtin
Daha yazamadığım çok çok sorunla karşılaştın.
.......................
En son atama yapacağız, dediler.
Hele şükür dediniz.
Yine hayal kırıklığı!!!!
Yine umutsuzluk sardı bedeninizi.
Çünkü sadece yirmi bin atama yapılacakmış.
" Öğretmenim, yine atamanız yapılmadı. "
Peki öğretmenim bu kadar çile çekmenin sebebi nedir?
En büyük sebep,
" Eğitimdeki PLANSIZLIK "tır.
Öğretmenim, hakkınızı nasıl ödeyeceğiz?
" Bilmiyorum, siz düşünün. "
Okuruma saygı ve sıcak selamlarımla.