Hayırlı olur inşallah, yeniden Bismillah dedik okullara...
Üç beş kelâm edelim o hâlde...
İnsan..
Sâdi Şirazî 'ye göre " bir damla kan ve binbir endişe...."
Endişeler kaygılar vesveseler sararmışken dört bir yanımızı...
Konuşalım azıcık , ferahlasın gönlümüz...
İnsanız ya ondan; acizliğimiz bir yanda...
Fakat bir yanda da gayrete değer konular:
Çocuklarımız...
Gözümüzden sakındığımız evlatlarımız...
Ne olacak yarınları?
Nasıl inşa ediyorlar benliklerini ?
Ne ile dolduruyorlar kişiliklerini?
Takkeyi önümüze alıp düşünme vakti...
Sanatla sporla maneviyatla ilim...
İlimle hilm...
Yok yani olsa ne iyi olur diyorum...
Hilm...
Sun ' i şekerli gdolu gıdaların verdiği gereksiz hiperaktivite ile yorgunlar ve yorgunuz beyhude...
Bilgisayar oyunları...
İzaha lüzum olmayan cinsten....
Videolar...
Video siteleri...
Fenomenlik denilen ucubelerin raksı...
Fenomene bak sakız çiğnerken sandalyeden düşüyor aynı anda , bu müthiş layk alır işte !....
Fenomenlik zor zenaat... Takla atıp eğlendirmek kitleyi çok mühim...
Rap müzik fonda...
Ritm and poem falan değil, şiir Hak getire...
İnsana dair tek söz yok içinde, hep histerik sayıklama, hep sadizm , mazoşizm...
Başka şey yok mu robotik kodlarda?
İki lafindan üçü küfür argo olan çocukları bir dinleyin ; okulda metroda otobüste...
Küpte ne varsa o sızar dışarı, mâlum...
Su damlası gibi çocukların ağızlarından dökülen sözcükler üzüyor beni çok...
Hem...
Bunları verdik malzeme olarak zihinlerine , bunları duyuyoruz , el mahkum...
Ayrıcana...
Aile toplumun en minnak yapı taşı...
Ana - baba iletişimi aynen yansıyor çocuklara...
Anne , babayı kötülüyorsa durmadan , çocuk babaya saygı duymuyor...
Otoritesini tanımaz oluyor ya hani...
Baba , anneyi aşağılıyorsa biteviye , çocuk anneyi sevip dinlemiyor işte...
Ve tak sepeti koluna, herkes kendi yoluna hep , kimse kimsenin kahrına talip değil...
Lütuf hep lütuf olsa ne iyi diye Rabbenâ hep banacılar...
Oysa öğretmenin gölgesine bile basılmaz der Kore atasözü; yok kendim için bir şey istiyorsam namerdim yani...
Öğretmene sevgi saygı, elzem diyorum sonuçta....
Yoksa eğitim öğretim nasıl olacak ki ?
Nefsî disiplin...
İrade kontrolü...
Sosyal yaşama adaptasyon...
Diğergam olma empatinin nirvanası , bizden bizden ifadelerle...
Ve okumak...
Yazıyı değil yazanı okumak....
Zor...
Çok zor işler, ne yapalım?
Talip de olmayalım mı ?
Talebe....
Talip olan demekmiş eskilerde öğrencilere hitabımız böyle imiş zaten...
Ve kulağımızda gönlümüzde güne dair bir hadis - i şerif :
""Ya öğrenen ol , ya öğreten ol , ya da bunları sev , dördüncüsü olma , helâk olursun... "
Hem olaya zeytincilikten bir haşiye:
Sopayla vurursan zeytine; küser de ertesi yıl zeytin vermezmiş, işte ondan sesimiz sözümüz şefkatli olmalı...
Çünkü çok bağıranın sesi duyulmaz olurmuş git gide..
Hem de ayet ' te geçer hani :
"Yürüyüşünde tabiî ol. sesini alçalt. çünkü seslerin en çirkini, şüphesiz eşeklerin sesidir!”
( Lokman Suresi - 19 . Ayet )
Nüket Belsan Taşören