Vallahi öyle diyorlar…
Billahi öyle diyorlar…
Objektiflikten dem vuracaksan şayet AK Parti'yi eleştirecekmişsin.
Bunu sanmayın sakın Kemalistler ya da HDP'liler diyor…
Bunu bizzat AK Parti'ye sözüm ona destek veren bazı akademisyenler, yazarlar, çizerler, edebiyatçılar, aydınlar söylüyor.
Bir de üstüne “eleştireceksin ki AK Parti daha iyi olacak” diye kendi aşağılık komplekslerini kapatmak için yalan söylüyorlar.
Pardon da siz kimsiniz?
Memlekette doğrunun anahtarı size mi verildi de demokratlık kamuflajı altında kof dayatmacı üslubunuzla ahkam kesiyorsunuz?
Siz doğru olanı nereden biliyorsunuz da halka akıl, memlekete yön verecek cüreti buluyorsunuz?
Şimdi bunları dedim diye bazı anlama özürlü budalalar çıkıp “hiç eleştirmeyecek miyiz?” diye soracaklar.
Anlasınlar diye tane tane anlatalım.
Elbette eleştirebilirsiniz.
Ahlaki ve hukuki statülerden sapmamak kaydıyla bu ülkede herkese karşı meşru eleştiriyi yapmak da özgürsünüz.
Kendi doğrunuzu söylemekten daha olağan bir durum yok.
Türkiye'de “Koruma Kanunu” başka biri için var, AK Parti ve Erdoğan'ı eleştirmek için böyle bir şey yok.
Zaten ne kadar özgür bir ülke olduğumuz bu ülkede Sözcü gibi bir gazetenin her gün manşetten bu ülkenin seçilmişlerine karşı hakaret etmesinden belli.
Benim sözüm eleştiriye ya da insanların kendi bakış açılarından doğruları söylemesine ve bunları söyleyenlere değil.
Benim eleştirim eleştiriyi sırf eleştiri yapmak için söyleyenlere.
Türkiye'de son zamanlarda yeni bir trend oluştu.
Bu trend epey de bir alıcı buluyor kendi çapında.
Bunu en güzel geçenlerde bir tweet atan Sabah Gazetesi Yazarı Melih Altınok özetledi.
Şunu dedi Altınok: “Bugün ‘aman AKP'li demesinler' diye ne yaptın?”
Bu tek cümle anlatmak istediğime cuk diye oturuyor aslında.
Mesele eleştiride değil, mesele eleştiriyi neden yaptığında saklı.
Bugün AK Parti'nin politikalarına gönül vermiş, Erdoğan'ın siyasi çizgisini ve karizmasını beğenen bazı aydınlardaki sıkıntı “bana AK Partili derlerse ne olur?” aşağılık kompleksine sahip olmalarında yatıyor.
Böyle bir soruyla muhatap olmamak için de laf olsun diye eleştiri yapıyorlar.
Hatta bazen şirazeden kaçıyorlar ve AK Parti'yi savunan insanlara “yalaka, satılmış” gibi unvanları takmaktan da geri durmuyorlar.
Tıpkı Kemalistler gibi…
AK Partili olmayı utanılacak bir şeymiş gibi görüp yeri geldiğinde kendilerine “AK Parti yalakası” diyenlere karşılık “bak şurada AK Parti'yi eleştirdim” pozisyonuna erişebilmek için türlü taklalar atıyorlar.
AK Parti'yi savunuyorlar ama laf olsun diye eleştirilerini mahalle baskısına uğramamak için yapıyorlar.
Almış oldukları pozisyon rahatlıklarının dayanılmaz hafifliği içerisinde Kemalistlere karşı şirin gözükmek için “AK Parti'yi bugün nereden eleştirsem?” diye arpacık kumrusu gibi düşünüyorlar.
Samimiyetleri bu kadar, sevimli gözükecek yerleri de o kadar onların.
Zaten hem AK Parti'nin güya yanındaymış gibi takılarak benim gibi AK Parti'yi destekleyen kişilerin hedefinde olmuyorlar hem de AK Parti'yi eleştirdiklerinde de “tarafsızım” mesajını istedikleri yere bir güzel çakıyorlar.
Bir taşla iki kuşu kişisel çıkarları adına bir güzel vuruyorlar.
Başta da ifade ettim ama tekrardan ifade etmek de fayda var ki bu satırları üstüne alınacaklar en iyi bildikleri saptırma aracını kullanmasınlar.
AK Parti eleştirilebilir, Erdoğan eleştirilebilir.
Bunda herhangi bir sorun yok.
Doğal olanı da bu zaten.
Kusursuz bir tek Allah diyorsak herkes hata yapabilir, herkes de kendi düşüncesine göre AK Parti'yi eleştirebilir.
AK Parti'yi bende özellikle 7 Haziran seçimlerindeki performansından dolayı “AK Parti'nin 8 Temel Hatası” adlı yazımda eleştirdim.
Kendi doğrularıma göre eleştirdim.
Ama kimseye eleştirmediğinden ötürü ne yalaka dedim ne de satılmış dedim.
Ya da insanlara AK Parti'yi eleştirmeleri yönünde herhangi bir dayatmada da bulunmadım.
AK Parti'nin tüm politikalarını benimsediğim de söylenemez lakin tüm bunları “ama objektifim…” diye başlayan ya da sonucu bu minvale dayanan cümlelerle bu eleştirilerin altını doldurmadım.
İnsanlar bana AK Partili demesinler diye de bir gayem olmadı.
Eleştirilerimi de birilerine hoş gözükmek adına ya da tarafsızlık uğruna yapmadım.
İnandıklarımı söyledim, hem AK Parti'yi savunup hem de AK Partili olmanın gizli utancını yaşayıp Eski Türkiye'nin statükocularına selam çakmadım.
Tüm bunları yaparken de mahalle baskısını yaşamayı göze aldım.
Şimdi bu AK Partili gözükmemek için incir çekirdeğini doldurmayan eleştiriler yapan güruh da bana göre samimi değil.
Hatta daha da ileri gidecek olursak yaptıkları orta yolculuktan başka bir şey değil.
Tüm bunları ya maneviyat kisvesi altında mahalle baskısına dayanamayıp yapıyorlar ya da kendi çaplarında AK Parti'ye bir şantaj olarak yapıp kişisel hırslarının hevesine kapılıp yapıyorlar.
Aba altından sopa gösteriyorlar ama bir o kadar da bu sopaları o kadar sırıtıyor.
Aynı kendi pozisyonlarına da bizim sırıttığımız gibi…
İnsan da ister istemez “AK Parti koalisyon ortağı olursa bunların yüzlerindeki o sahte AK Partililik maskesi düşer” diye bir düşünce yaratıyorlar.
1 Kasım o nedenle çok önemli…
AK Parti bir koalisyonun ortağı olsa bile en azından kim gerçekte yanında kim gerçekte yanında değil onu görme fırsatına kavuşacak.
Bir kez daha maskeler düşecek ve bir kez daha maskeleri düşürenler güneşi balçıkla sıvayamayacaklar.
O zaman göreceğiz bakalım tüm bu şahıslar aynı Hasan Cemal'ler Cengiz Çandar'lar gibi eski mahallelerine dönecekler mi?
Hodri meydan!