Haber mühim, hem de çok mühim. Her şeyden önce Türkiye’nin savunma politikasında köklü bir değişikliğin işareti. Üstelik çok köklü bir değişikliğin.
Her köşesinde askerî üslerin bulunduğu Anadolu’yu savunmak için uçak gemisi gerekmez. Bu devasa yüzer üs, uzak menzillerde askerî operasyon yapmak içindir. Akdeniz’in Okyanus’a yakın bölgelerinden başlayıp Umman Denizi’ne, Basra Körfezi’ne kadar geniş bir coğrafyada askerî güç olarak her daim mevcut olacaksınız. Güvenliğinizi sağlamak için “savunma” konseptinden çok ötede ileri bir boyuta geçiyorsunuz. Güvenliğinize yönelik tehditleri, sınırlarınızdan çok uzakta durduracağınızı ilan etmiş oluyorsunuz.
Uçak gemileri olağanüstü karmaşık ve etkili savaş araçları. Çeşit çeşit silahlar, mühimmat, askerî personel ve en önemlisi sınırlarınızdan çok uzaktaki bu dev savaş makinesini daha da uzaklarda etkili kılan savaş uçakları her an harekete hazır durumda. Geminin 30’u tank ve 30’u amfibi zırhlı hücum aracı olmak üzere toplam 90 ila 100 tekerlekli ve paletli araç taşıyacağı belirtiliyor. Bu araçlar çok uzakta bir ülkeyi dize getirmek içindir. Dünyaya dönüp “ben her yerde hazır ve nazırım” demiş oluyorsunuz. Uçak gemisine sahip olmak büyük bir iddia; caydırıcılık ve etkileyici bir güç ifade ediyor. Basitleştirelim. Türkiye askerî anlamda Fransa, İngiltere, Rusya gibi ağırlığı olan bir ülkeye dönüşüyor. Sayın ki, topraklarınıza 40 metre genişliğinde, 230 metre boyunda çelikten, süratle hareket edebilen ve savaşabilen yüzer bir üs eklediniz. Vatan tarifiniz bile değişmiyor mu?
Harcanacak para 3 milyar dolar civarında. Para bir kenara, dünyanın devlerini rahat uykularından edecek bir hamlede bulunuyorsunuz. Bu kadar büyük bir adımın arkasında dünyanın gidişatı ile ilgili çok ince hesapların, geleceğe yönelik projeksiyonların ve ön-alan (pro-aktif) stratejik vizyonun olması lâzım. Üstelik kendi tersanelerinizde yapıyorsunuz. Yeni bir dünya şekilleniyor. Amerikan hegemonyası sona eriyor. Yeni dünyanın çok kutuplu olacağı ortada. Çok kutuplu dünya, güvenliğinizin çok bilinmeyenli denklemlere bağlı olması demek. Dostluklara, ittifaklara veya başkalarına değil kendinize güvenmek zorundasınız. İbn Haldun “coğrafya kaderdir” demişti. Tarihe bakarsak, üzerinde yaşadığımız coğrafya bize iyi bir kader sunmuyor. Uçak gemisi yapma teşebbüsü, üzerine çakıldığınız coğrafyayı, yani kaderinizi değiştirme iradenizin işareti. Doğrudan coğrafyaya, yani kaderinize her an hareket halinde dev bir uçak gemisi ekleyerek müdahale etmiş oluyorsunuz. Daha önce tanker uçaklar alınmıştı. Bu uçaklar, savaş uçaklarına havada ikmal imkânı vererek menzillerini birkaç kat artırmaya yarıyordu. Bu uçakların alımı zorlu bir mücadele ve tartışmalar sonucu gerçekleşmişti. Uçak gemisi, “menzil” sorununu daha esaslı bir şekilde çözüyor. Uçak gemisi, şekillenmekte olan yeni Türkiye’nin somut işaretlerinden biri. Dünyanın karşısına Osmanlı vizyonu ile çıktığınız zaman tartışma başlatıyor ve itirazlarla karşılaşıyorsunuz. Sıcak sularda uçak geminizle dolaştığınız zaman tartışmaların sona erdiğini göreceksiniz. Vizyon size ilerleyeceğiniz istikameti gösteriyor; uçak gemisi ise neyle ilerleyeceğinizi.
Çok kutuplu dünyaya hazırlanmak, alıştığımız kalıplardan vazgeçmeyi gerektiriyor. Dışarıya iddialı bakarken içerde küçük düşünemezsiniz. Türkiye, potansiyel olarak bölge güvenliğinin nirengi noktası haline geliyor. Ortadoğu dengesi, bu nirengi üzerinde yeniden şekilleniyor. Oluşmakta olan geleceği anlamak için 16 veya 17. yüzyılın dünyasını hatırlamalıyız. Uçak gemisi ile iddialı bir geleceğe doğru ilerliyoruz.