Hür HABER - Türkiye'nin Online Haber Platformu

Hür HABER - Türkiye'nin Online Haber Platformu

Hür Haber, Türkiye ve dünyadan önemli olan Son dakika, Güncel, Teknoloji, Magazin ve Siyaset haberlerini okuyabilirsiniz.

SON DAKİKA
Sol Ok
Sağ Ok
Menü
Ara
Facebook Twitter
ANASAYFAGÜNDEMSİYASETSPOREKONOMİ SEYAHAT TEKNOLOJİ YAZARLAR FOTO VİDEO

Mümtazer TÜRKÖNE

‘Partili cumhurbaşkanı’ partisinin neresinde olacak?

Facebook Twitter Linkedin WhatsApp Tumblr Yazdır Büyüt Küçült
Tartışmada bir vuzuh eksikliği var.
Söylenen ne? Tamam, “partili cumhurbaşkanı”; ama partinin neresinde? Bir üye sıfatıyla partinin mensubu olarak mı? İlan edilmiş bir taraftarlık şeklinde mi? Yoksa genel başkan olarak başında mı?

AK Parti sözcüsü Hüseyin Çelik, “zaten gönül bağı devam ediyor” diyerek, parti mensubiyetiyle sınırlı bir “partili cumhurbaşkanı” tarif ediyor. Anayasaya göre, cumhurbaşkanının partisiyle ilişkisi seçildiğinde kesiliyor. Yeni durumda kesilmemiş olacak? Ama ne olarak?

“Partili cumhurbaşkanı” tartışmasına, Erdoğan’ın AK Parti kongresinde tüzük gereği son kez genel başkan seçilmesi vakıasını dahil etmemiz lâzım. Varsayalım ki, “partili cumhurbaşkanı” formülü gerçekleşti. Ve yine varsayalım ki Erdoğan cumhurbaşkanlığına aday oldu. 2014 yılında Erdoğan, “partili cumhurbaşkanı”, yani AK Parti genel başkanı sıfatını muhafaza ederek Köşk’e çıktı. 2015 yılında yapılacak AK Parti kongresinde yeni bir genel başkan seçilmeyecek mi? O zaman cumhurbaşkanı ne olacak? Tüzük değişikliğine gidilmediği, “üç kez” sınırı kaldırılmadığı takdirde partili cumhurbaşkanı sadece bir yıllığına bu vasfını muhafaza edebilecek.

Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın, Atatürk ve İnönü’den “partili cumhurbaşkanı” tezine destek getirmesi, tartışmanın yoldan çıktığını gösteriyor. Atatürk ve İnönü’nün, partili hatta CHP’nin genel başkanı olarak cumhurbaşkanlığı yaptıkları doğru. Ancak bizatihi bu durum, tek parti döneminin en hararetli tartışma ve eleştiri konusudur. O kadar ki “partili cumhurbaşkanı” vasfı, tek parti diktatörlüğünün ana iskeletini oluşturmuştur. Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’ndan itibaren CHP karşısında yer alan partilerin ilk talebi, cumhurbaşkanlığı ile parti genel başkanlığının birbirinden ayrılması meselesidir. Atatürk, gelen taleplere ısrarla karşı çıkmış, doğrudan kendi talimatıyla kurulan Serbest Cumhuriyet Fırkası reisi Fethi Okyar’dan gelen parti genel başkanlığından ayrılması talebini sert bir dille reddetmiştir. Atatürk’ü cumhurbaşkanı olarak tutup, genel başkanı İsmet İnönü olan CHP ile yarışmaya niyetlenen SCF lideri, Atatürk’ün direnmesi üzerine istifa etmiş ve bu danışıklı çok partili hayat denemesi, doğrudan “partili cumhurbaşkanı” tartışmasına bağlı olarak sona ermiştir.

Yine, Demokrat Parti’nin şaibeli 1946 seçimlerinde sorguladığı temel mesele, İnönü’nün aynı zamanda CHP genel başkanı olmasıdır. 1947 yılında Demokrat Parti’nin Birinci Kongresi’nde kabul edilen “Ana Davalar Komisyonu Raporu’nda ilan edilen üç prensipten biri “Devlet reisliği ile fiilî parti reisliğinin bir zât uhdesinde birleşmemesi usulünün kabulü ve tatbikata geçirilmesi”dir (Tarık Zafer Tunaya, Türkiye’de Siyasî Partiler). Aynı dönemde DP’yi pasif bulan Fevzi Çakmak’ın yer aldığı Millet Partisi’nin programında cumhurbaşkanının tarafsızlığının sağlanması hükmü yer almaktadır. Nitekim Celal Bayar 1950 seçimlerinden sonra cumhurbaşkanı olur olmaz parti genel başkanlığından istifa etmiş ve yerine Menderes seçilmiştir. Ancak Celal Bayar, daha sonraki seçimlerde, DP’nin seçim kampanyalarına faal olarak katılmış, yani “partili cumhurbaşkanı” vasfını muhafaza etmiş ve bu durum çok fazla eleştiri konusu yapılmıştır.

1924 Anayasası’nın geçerli olduğu 1960’a kadarki dönemde, cumhurbaşkanları aynı zamanda milletvekilidir. Bu yüzden “partili cumhurbaşkanı” tecrübesi ile bugünün mukayesesi yapılırken, Tek Parti döneminde cumhurbaşkanının yasama organı üyeliği de dikkate alınmalıdır.

“Partili cumhurbaşkanı” tartışması doğru zeminde yürümüyor. Berraklaşması gereken ilk husus, cumhurbaşkanının partisi ile ilişkisinin derecesi. Cumhurbaşkanının da her vatandaş gibi elbette bir siyasî tercihi olacak. Kimse bu durumu garip karşılamayacak. Ama bir partinin genel başkanı olmayı sürdürmek çok farklı bir boyut. Mesela şu senaryoya çözüm bulalım: Seçimler farklı tarihlerde yapıldığına göre cumhurbaşkanının ve başbakanın farklı partilerin genel başkanı olarak birlikte çalışması söz konusu olabilecek. Buyurun, böyle bir ihtimal gerçekleştiğinde iktidar ve muhalefet arasındaki ilişkiyi icra organında bir düzene sokmayı deneyin.
MÜMTAZER TÜRKÖNE DİĞER YAZILARI
Hurhaber.com'da yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz. Sayfalarımızda kaynak belirtilerek yayınlanan haberler ilgili kaynağa aittir ve bu haberlerin kopyalanması durumunda, tüm sorumluluk kopyalayan kişi / kuruma ait olacaktır. Başka kaynak veya gazeteden alıntı yazarlar ve site yazarlarına ait yazılardan dolayı Hür Haber sorumlu tutulamaz.

ANASAYFA | GÜNÜN HABERLERİ | KÜNYE | REKLAM | RSS