Hür HABER - Türkiye'nin Online Haber Platformu

Hür HABER - Türkiye'nin Online Haber Platformu

Hür Haber, Türkiye ve dünyadan önemli olan Son dakika, Güncel, Teknoloji, Magazin ve Siyaset haberlerini okuyabilirsiniz.

SON DAKİKA
Sol Ok
Sağ Ok
Menü
Ara
Facebook Twitter
ANASAYFAGÜNDEMSİYASETSPOREKONOMİ SEYAHAT TEKNOLOJİ YAZARLAR FOTO VİDEO

Mümtazer TÜRKÖNE

Muhalefet için biraz şefkat

Facebook Twitter Linkedin WhatsApp Tumblr Yazdır Büyüt Küçült


İktidar ile muhalefet arasındaki ilişki, demokrasilerde çoğunluk ile azınlık arasındaki dengeye dayanıyor. Mutlaka bir denge gerekiyor. Dengeyi, azınlığın cirmini aşan muhalefeti, eleştirileri ve zaman zaman sınırları zorlaması; iktidarın ise ortak paydaları muhafaza etme ve sorumlu davranma çabası oluşturuyor.


Kısaca, muhalefetin aklına geleni söyleme özgürlüğü var. İktidar ise ağır davranmak, gerginliği azaltmak ve muhalefete şefkat göstermek zorunda. Devleti yönetme yetkisini ve sorumluluğunu üstlenen iktidar ile sadece elindeki eleştiri silahını kullanan muhalefet arasındaki ilişkinin eşit bir ilişki olması beklenemez. Demokrasi, her aklına geleni söyleyen ve yapan muhalefet ile tahammüllü ve sabırlı iktidarlar arasında kurulan hassas siyasî dengede sağlıklı şekilde işler. O yüzden muhalefet demokrasi için çok değerlidir.

Ancak onuncu yılına ulaşan bugünün AK Parti iktidarı, sahip olduğu gücü muhalefeti gerileterek elde etmedi. Yıllardır izlediği akılcı bir strateji ile devlet iktidarını devletin fiili sahiplerinden parça parça alarak bugünkü gücüne ulaştı. Eğer bugün AK Parti güç ve iktidar sahibi haline gelmişse, Genelkurmay Karargâhı'nın artık bir siyasî parti merkezi gibi iş görememesi sayesinde. AK Parti devlet içindeki silahlı-bürokratik iktidarla mücadele etti ve sonunda onları teslim aldı. Yüksek yargı oligarşisi ile Genelkurmay Karargâhı, bu iktidarın iki ana merkezi idi.

Ne kadar da iyi yaptı. Çünkü devlet içindeki gayrimeşru iktidar doğrudan bizim hakkımızı ve hukukumuzu tehdit ediyordu. Zira bu iktidar ancak illegal yöntemlerle, hukuk düzenini ihlal ederek varlığını sürdürüyordu. 2007 yılından beri faili meçhul cinayet işlenmemesi, AK Parti iktidarının bu hukuk dışı alana galebe çalmasının eseri değil mi?

Bugün güçlü AK Parti iktidarına karşı muhalefetin eleştirileri iki konuda yoğunlaşıyor. Ergenekon davası, yani askerî vesayetin işlediği suçlar ve Kürtler üzerinde PKK'nın yürüttüğü iktidar mücadelesi. İkisinin de toplumun gerçek sorunlarıyla bir ilişkisi yok.

Şemdinli davasından iki astsubayın 39'ar yıl ceza alması ile İlker Başbuğ'un tutuklanma sebebi aynı. Eğer bir daha benzer suçların işlenmeyeceğinden emin olursak, askerî vesayetin geri dönmeyecek şekilde yok olduğunu anlarsak bu suçlara ve suçlulara karşı affedici olabiliriz. O zaman muhalefetin devlet içindeki kanunsuz iktidar hesaplaşmasında rol almaktan vazgeçmesi, geçmişe sünger çekmenin yolunu da açacak. Muhalefetin bu yolu görmesi ve kendilerine baskı yapanlara da göstermesi lâzım. Bekirağa bölüğü ile Malta sürgünleri ile darbecilik arasında bağ kurmak; sadece artık görülmüş ve bitmiş bir hesabın kapanmasını geciktirir.

Muhalefet bu ülkeye lâzım. Bu ülkenin birliğini, bütünlüğünü sürdürmesi, istikrarını koruması ancak muhalif seslerin özgürce kendini ifade etmesiyle mümkün. BDP genel başkanının onbaşı polemiğine, dağdaki silahlı mücadelenin alternatifi olarak bakalım. BDP, Meclis içinde polemik üretirken demokratik sistem üzerinden temsil ettikleri kesimleri de ülkenin eşit haklara sahip vatandaşları haline getiriyor. Kazanda biriken basınç azalıyor.

Ece Temelkuran, üslûp sahibi, kişilikli, duygu dünyamızın sinir uçlarına dokunmayı bilen iyi bir kalemdi. Yazmaması hepimiz için bir eksiklik olacak. Muhalif seslerin azalması, siyaset için boşluk, fikir dünyası için çölleşme getirir. Farklı sesler sadece çok renklilik ve zenginlik değildir. En iyiyi ve en doğruyu eleştirinin olmadığı yerde bulup ortaya çıkarmak imkânsızdır.

Salı günü grup toplantısında ateşli bir hatibe dönüşen Kılıçdaroğlu 'demokrasi ve özgürlük' istiyor. AK Parti'nin silahlı güçlerin elinden on senelik bir mücadelenin sonunda aldığı çok değerli hazineler bunlar. Gerekçe ise, 'demokrasi ve özgürlük' üzerinde tehdit oluşturan darbecileri yargılayan yargıçlara karşı Kılıçdaroğlu'nun hakaret suçu işlemesi ve adil yargılamaya müdahale etmesi. Ne yaman çelişki değil mi?

Yine de Bülent Arınç'ın 'tutuklu milletvekillerinin serbest bırakılmasını' talep etmesi, muhalefete gösterilecek şefkate emsal teşkil etmeli.

MÜMTAZER TÜRKÖNE DİĞER YAZILARI
Hurhaber.com'da yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz. Sayfalarımızda kaynak belirtilerek yayınlanan haberler ilgili kaynağa aittir ve bu haberlerin kopyalanması durumunda, tüm sorumluluk kopyalayan kişi / kuruma ait olacaktır. Başka kaynak veya gazeteden alıntı yazarlar ve site yazarlarına ait yazılardan dolayı Hür Haber sorumlu tutulamaz.

ANASAYFA | GÜNÜN HABERLERİ | KÜNYE | REKLAM | RSS