Tabir Alper Görmüş'e ait. Sandığı, demokrasiyi ka'le almayan, darbeye "en sağlam çözüm" gözüyle bakan laik-jakoben ortak paydayı ifade ediyor.
Nihilizm, bu eğilimi ifade etmek için çok kullanışlı; ama laiklik hâlâ geleneksel ağırlığını ve anlamını bir siyasî tutum, bir kimlik olarak sürdürebiliyor mu? Laiklik, çok uzun zamandan beri tek başına bir siyasî kimliği ifade etmiyor. Türkiye için böylesine yapay ve zorlama bir kimlik, ancak silah zoruyla ikna edici bir konum ediniyordu. Arkasındaki silahlı destek kalkınca, ideolojik bir hegemonya aracı olarak anlamı ve işlevi kalmadı. Yine de, siyasal sistem içinde temsil edilmediğini düşünen, kendilerini tehdit ve tehlike altında gören geleneksel seçkin azınlığı "laik nihilizm" deyimi, hem bir siyasî tutumun devamlılığını gösterdiği, hem de kendisi dışında her şeyi yok saydığı için çok iyi yansıtıyor.
Pazar günü, "hakim tek parti"nin kongresine giderken, Alper Görmüş tam da cevaplanması gereken sorular soruyor. Sayıca azımsanmayacak bir toplum kesimi için durum umutsuz. Peki felaket mi? 1994 yılında Refah Partisi İstanbul ve Ankara'da belediye başkanlığını kazandıktan hemen sonra -bugün dönüp baktığınızda "bu kadarı da olmaz" diyeceğiniz- şehir efsaneleri, medya destekli fısıltı gazetesi aracılığıyla ortalığa yayılmıştı. "Kadınların başlarını zorla örtmek" bu efsanelerin en yaygın olanıydı. Ancak aylar sonra belediyelerin bu konularda yetkisi olmadığı, bu yüzden Refahlı belediyelerin istese de böyle bir uygulama yapamayacağı anlaşılabildi. O zamanlar laiklik işe yarayan bir siyasî enstrümandı. 28 Şubat süreci bu enstrümanı kullanışsız hale getirdi. Laik hassasiyeti ve laik ortak paydayı aşındırıp, tüketenler, bu manivela ile her taşı yerinden oynatmaya niyetlenenlerdi. 2007'de Cumhuriyet mitingleri ve e-muhtıra ile bu ortak payda son parlak çıkışını yaptı. Alper Görmüş'ün işaret ettiği gibi, bu çıkışlar umutların tükenmediğini gösterdiği için fiilî darbe baskısını da hafifletti. Aradan bir beş yıl daha geçti. Balyoz davasında verilen karar, son umutları da tüketti. Bugün umutların tükenmesi nihilizmin derinleşmesine mi yol açıyor?
Terazinin diğer kefesine gözümüzü çevirdiğimiz zaman, mesele aydınlanıyor. Laik nihilizm derinleşti; ama aynı zamanda marjinalleşti. Araştırmalar, demokrasi dışı arayışlara verilen toplumsal desteğin grafiğinde düşme eğilimi olduğunu gösteriyor. Aynı şekilde Türkiye'de bir tür İslâmcı nihilizm marjinalleşerek kendisini tüketiyor. İslâmcı kanatta radikal eğilimlerin ve arayışların karşılığı yok. Dün, "İslâm bir siyaset nizamıdır" diyenlerin bugün sesi pek çıkmıyor. Diğer radikal arayışlar da aynı akıbete uğruyor. Türkiye bugün kutuplaşan bir ülke değil. Demokratik temsil konusunda bir sıkıntı yaşanmıyor. Onca kan döküldü. BDP Genel Başkanı "kişisel" değil "kurumsal" konuştuğunu söylüyor. Dokunulmazlık meselesi gündeme taşınıyor. Ama "müzakereler yeniden başlasın" lafı ortaya düştüğü zaman bütün aktörler meşruiyet engeli ile karşılaşmadan devreye giriyor. CHP, kendi parti çıkarlarını ve geleceğini Türkiye'yi kutuplaştırmakta görmüyor. Siyaseti uçlara değil, merkeze doğru çekiyor. 4+4+4 reformunu vesile ederek, laik nihilizmi sahnenin en önüne taşıyabilir, bu hassasiyete çok geniş bir ifade alanı açabilirdi. Yapmadı. Çünkü artık para etmiyor. Nihilistleri kaderlerine terk ederken, geniş kitlelerle arasındaki "dindarlık bariyeri"ni kaldırmayı tercih ediyor. MHP, varlığının vazgeçilmez şartı olan Kürt sorunu konusunda Hükümet'e çok açık destek veriyor. Çözüme açık ve yapıcı bir siyaset yapma tarzı ülkeye egemen oluyor.
Siyaset uçlara savrulmuyor; merkezde toparlanıyor. Demagojik istismarlar, umut ticareti veya kin ve nefret kusan düşmanlıklar para etmiyor. AK Parti kongresini takip ederken sadece iktidar partisinin, son kez genel başkanlık koltuğuna oturacak liderinin vereceği mesajları, çizeceği ufku takip etmiyoruz. Aynı zamanda siyasî yelpazenin geri kalanının da içine yerleşeceği siyasî sistemin temel değişkenlerinin geleceğe yönelik olarak nasıl denge kuracağını ve sürdüreceğini de takip etmiş oluyoruz.
Türkiye ilk defa bir darbe teşebbüsünü yargıladı ve mahkûm etti. Siyasî kaderimiz artık kapısında ışıklı "gizli toplantı" yazan salonlarda değil, herkese açık parti kongrelerinde belirleniyor. Bu yüzden "laik nihilizm"in gireceği yeni kalıp da, muhtemelen bir başka partinin kongresinde şekillenecek.