Hür HABER - Türkiye'nin Online Haber Platformu

Hür HABER - Türkiye'nin Online Haber Platformu

Hür Haber, Türkiye ve dünyadan önemli olan Son dakika, Güncel, Teknoloji, Magazin ve Siyaset haberlerini okuyabilirsiniz.

SON DAKİKA
Sol Ok
Sağ Ok
Menü
Ara
Facebook Twitter
ANASAYFAGÜNDEMSİYASETSPOREKONOMİ SEYAHAT TEKNOLOJİ YAZARLAR FOTO VİDEO

Mümtazer TÜRKÖNE

Kulağı kesik darbeciler

Facebook Twitter Linkedin WhatsApp Tumblr Yazdır Büyüt Küçült
Meclis Darbeleri ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu, demokrasimizin yüzünü ağartacak büyük bir iş başarıyor.

Darbelerin üzerindeki örtüyü kaldırıyor. Darbelerin, darbecilerin kirli çamaşırları pertavsız altında inceleniyor. Gizli kasalardaki hesaplar ortaya saçılıyor. Dedikodu olarak yayılan söylentilerin kahramanları, tek tek olan biteni anlatıyor. Birileri “vakti geldi” diye günah çıkartıyor; ifşaatlarda bulunuyor. Vaktiyle ne dolapların döndüğünü, ne oyunlar oynandığını öğreniyoruz. Gerçekler bir bir ortaya çıkıyor.

Darbeleri ve darbecileri caydırmanın en etkili yolu teşhirdir. Teşhir çok etkili bir ceza türüdür. Darbe dediğimiz, entrikalarla, çıkar ve güç hesaplarıyla planlanan bir silahlı gasp eylemi. Karanlıkta iş gören bütün yankesicilerin darbecilerin şebekesine dahil olması bu yüzden tesadüf değil. Mafyanın, banka hortumcularının, hırsızların, kadın tüccarlarının, kaçakçıların hemen darbecilerle birlikte yükselişe geçmeleri ve meslek hayatlarının en parlak dönemini darbe aralıklarında yaşamaları suç dediğimiz eylemin doğasına çok uygun değil mi?

Engellemek, kulağından tutup yargılayıp mahkum etmekle ve bir de ipliğini pazara çıkartmakla mümkün. Kulaklarına bir çentik atacaksınız, sonra bir yerde karşımıza çıktığında kulağındaki kesiğe bakıp onu tanıyacağız. “Kulağı kesik” tabiri, eski zamanların teşhir cezasından kalma bir deyim. Eksik tartan, hile yapan esnaf birkaç ikazdan uslanmamışsa, dükkanının kapısına kulaklarından çiviyle çakılıp teşhir edilirdi. Bu cezanın ince bir tekniği vardı. Suçlu ayak parmaklarının üzerinde yükselebildiği kadar yükseltilir ve çivi öyle çakılırdı. Zaman geçtikçe yorgunluktan ayaklar yere iner ve bu sefer de yavaş yavaş kulak yırtılırdı. Sokakta dolaşırken kulağı kesik birini gördüğünüzde, böylelikle hangi familyaya mensup olduğunu anlardınız.

Çağımız medya çağı. Meclis Darbeleri ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu önüne dökülenler, darbecilerin ve işbirlikçilerinin kulaklarında derin izler bırakıyor. Kimler ne yapmış öğreniyoruz. Ve unutmuyoruz.

28 Şubat döneminin Vakıfbank Genel Müdürü Hasan Klavuz’un verdiği bilgiler, hem darbecilerin hem de dönemin siyasetçilerinin kulaklarında derin izler bırakacak türden. 28 Şubat’ın ve aslında bütün darbelerin ekonomi-politiğine dair çok önemli bilgiler ve ifşaatlar var Klavuz’un sözlerinde. 1997 yılında 81 trilyon kârla yeni hükümete devredilen Vakıfbank 2001’de tam olarak 900 trilyon lira zarar ediyor. Yılmaz Hükümeti döneminde banka toplam 20 holdinge peşkeş çekiliyor. Özellikle 28 Şubat sürecinde banka yönetimi belli kişilere kredi vermesi için “anormal” baskı altında kalıyor. Kıbrıs’taki Offshore’dan “yandaşlar”a çok yüklü krediler veriliyor. Sonra bu kredilerin tamamı batıyor. Klavuz, 28 Şubat döneminde kamu bankalarının çok kötü kullanıldığını, özel bankaların da yeni sahiplerine nasıl verildiğinin mutlaka araştırılması gerektiğini söylüyor. Doğru; bu hesaplar ve kişiler tek tek araştırılmalı. Kamu bankalarından aldıkları krediyi batıranlar bugün neredeler, bilmeliyiz. Bu adamların kulaklarına hiç olmazsa tek tek çentik atmalıyız.

Darbeler, askerlerin iktidarı sandıktan çıkan hükümetlerden zorla gasp etmelerinden ibaret değil. Darbelerin karanlık bir ekonomi-politiği var. Devlet büyük bir ekonomik zenginlik kaynağı. Bu kaynağa giden en kestirme yol ise kimseye hesap vermeyen darbecilerin tanklarıyla arkasından geçiyor. Bu yüzden darbeler aynı zamanda devletin dolayısıyla halkın soyulup soğana çevrildiği dönemler oluyor. 28 Şubat süreci, doğrudan sermaye yapısına bir müdahale idi. Devletin himayesinde haksız rekabet avantajı arayanlar, askerlerin arkasına sığınıp “yeşil sermaye” diye Anadolu sermayesine savaş açtılar. Eğer bir işadamı parayı bu şekilde haksız rekabet yoluyla kazanıyorsa, ürettiği malın da yaptığı ticaretin de maliyeti artıyor. O kadar darbeciyi, ayakçılık yapan o kadar mafya elemanını yedirip-doyurmak kolay mı? Sonra bu maliyeti ülke son kuruşuna kadar ödüyor.

28 Şubat sürecinde halkın sofrasındaki ekmeğe bir el uzandı ve 2000 ve 2001 yılında bu ekmeğin üçte birini aldı. Bedeli ülke ödedi; bizler çoluk çocuğumuzun rızkından keserek ödedik. Bu kulağı kesikleri teşhir etmek çok önemli bir hizmet değil mi?

Komisyon keşke cezaevindeki mafya babalarını da çağırıp konuştursa.
MÜMTAZER TÜRKÖNE DİĞER YAZILARI
Hurhaber.com'da yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz. Sayfalarımızda kaynak belirtilerek yayınlanan haberler ilgili kaynağa aittir ve bu haberlerin kopyalanması durumunda, tüm sorumluluk kopyalayan kişi / kuruma ait olacaktır. Başka kaynak veya gazeteden alıntı yazarlar ve site yazarlarına ait yazılardan dolayı Hür Haber sorumlu tutulamaz.

ANASAYFA | GÜNÜN HABERLERİ | KÜNYE | REKLAM | RSS