Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün yeni yasama yılını açış konuşmasında önümüze koyduğu hedef bu. İdeolojisi olmayan bir anayasa yapacağız.
Peki 50 yılın alışkanlığından vazgeçmek kolay mı? İdeolojisi olmayan bir anayasa yapmak her şeye yeniden başlamak demek. Boş bir kâğıdın üzerine yeniden bir tarih yazmaya girişmek. Bir Tabula Rasa. Yeni anayasa çalışmalarının umut dolu başlangıcını da bu deyim karşılıyor. Ancak Tabula Rasa'nın iki önemli anlamı var.
Birincisi her şeyin konuşulabildiği bir sınırsız alan. Hiçbir şart yok. İkincisi ise yeni, taze bir başlangıç. Bu iki anlam birbirini tamamlıyor. Yeni bir başlangıç yapabilmek için her şeyin konuşulabilmesi lâzım. Her şeyin konuşulabilmesi için yeni bir başlangıç yapılması lâzım. Türkiye'nin mevcut anayasası aslında 12 Eylül'de darbe yapan askerlerin yaptığı anayasa değil. O tarihten bugüne, özellikle 1994'ten sonra AB uyum sürecinin de etkisiyle Anayasa'da çok köklü değişiklikler yapıldı. Özellikle geçen sene 12 Eylül'de yapılan ve 12 maddeyi kapsayan referandum çok büyük bir adımdı. Sağlıklı bir demokrasiyi, özgürlükçü bir toplumu engelleyen çok fazla madde kalmadı. Ancak anayasa konusunun, somut anayasa maddeleri üzerinde uzlaşılmasından önce Türkiye'de siyasî iklimi bütünüyle değiştirecek derin bir psikolojik boyutu var. Bu toplum yeni bir anayasa yapmalı. Ve yeni anayasasını, 2012 tarihini, kaleme alanların TBMM olmasını temin etmesi lâzım. Toplum için, siyasî seçkinler için bir özgüven ve demokrasi için bir güç gösterisi fırsatı. Olgunlaşıp bu hale gelmiş bir fırsatı geri çevirmek siyaseten mağlup olmak demek. AK Parti hükümeti ve yeni anayasanın sürükleyici en önemli aktörlerinden olan Cumhurbaşkanı herkesi kucaklayan ve toplumu bütünüyle seferber eden bir siyasî dil kullanıyorlar. Toplumun her kesimini dahil eden Meclis gruplarını sayısal ağırlıklarına göre değil, eşit temsil ilkesine göre anayasa tartışmalarının tarafı haline getiren nazik, medenî ve uzlaşmacı bir dil bu. Bugüne kadar anayasada en uç görüşleri savunanlar bile, bu uzlaşma atmosferinin dışına çıkmaya cesaret edemedi. Çok ılımlı, yapıcı ve umut vaat eden bir durum bu. Bu kadar iyimser olmak ve Tabula Rasa'dan bahsetmek fırsatını neye borçluyuz? Sağlam bir sebep var.
Mevcut anayasaya imza koyanların kendi anayasal düzenlerine sahip çıkacak güçleri yok. Askerler siyaset oyununun bütünüyle dışındalar.
TBMM, sahibi ve koruyucusu olmayan bir anayasayı değiştirecek. Anayasa'nın devletin resmî ideolojisini temsil etme kapasitesi, bizim anayasamızın en önde gelen vasfıydı. Askerler bir ulus-devlet ideolojisi ve bunun üzerine inşa edilmiş Cumhuriyet değerleri ve bu değerleri laiklik prensibinin öncülüğünde korumak ve bu işi de silahlı muhafızlar marifetiyle sürdürmek şeklinde özetlenebilecek bir hegemonya formülü uyguluyordu. Bu hegemonya formülü bugün tamamıyla çökmüş durumda. Ulus devleti yaşatma kapasitesi AK Parti'nin muhafazakâr değerlerinden güç alıyor. Türkiye, demokrasi peşinde olan Arap ülkelerine en çok ihtiyaç duydukları şeyi, Müslümanlar tarafından denenmiş bir laikliği ihraç ediyor. Bu yeni hegemonyanın kendi ideolojisini ve bu ideolojiyi kurumlaştıran bir anayasayı yapması, bu değişimin doğal sonucu değil mi? Peki hangi ideoloji? Bütün dünyada olduğu gibi sermayenin, ulus devletin, demokrasinin ve özgürlüklerin ideolojisi. Her yerde egemen olduğuna göre formüle edip anayasaya yerleştirmeye gerek yok. En pratik yöntem, bütün ideolojilere anayasayı kapatmak. Türkiye ideolojisiz bir anayasa yapmalı. İdeolojisiz anayasa, Atatürk milliyetçiliğinin ve Atatürkçülüğün yer almadığı bir anayasa olacak. 27 Mayıs darbesinden sonra, Anayasa'ya eklenen bu ideoloji askerî vesayet düzenini meşrulaştırmak için icat edildi. Artık anlamı kalmadı.
Piramiti sivri ucundan ayakta tutmaya çalışmak, bir ideoloji üzerine anayasa inşa etmek demek. Durmayacağı açık olduğuna göre yandan destekler ve payandalar gerekli. Halk egemenliğine, Cumhurbaşkanı'nın tabiriyle halkın mührüne sahip bir anayasa ise dörtgen tabanı üzerine haşmetle yerleşmiş ve her türlü dalgayı, aşınmayı ve darbeyi karşılayacak güçte bir anayasal düzene sahip olmak demek. İdeolojisiz anayasayı başarmak Türkiye'yi sağlıklı ve kalıcı bir anayasanın üzerine yerleştirip sağlam bir bünye ile yolumuza devam etmek demek.
İlk adım: İdeolojilerden arınmak. Çok önemli olan bu mevzuya devam edeceğiz.