Genelkurmay’ın açıklaması -ilk maddesinde belirtildiği üzere- Özel Kuvvetler Komutanlığı hakkında.
Medya organlarında bu birim hakkında çıkan haberler üzerine “kamuoyunun bilgilendirilmesine ihtiyaç duyulduğu” girizgahı ile tam 16 maddelik uzun bir açıklamaya girişiliyor. Tekrarlayalım: Evet açıklama Özel Kuvvetler Komutanlığı hakkında. Ama medyada tartışılan birim, Genelkurmay’ın 16 maddede savunduğu Özel Kuvvetler Komutanlığı değil; Özel Harp Dairesi.
Özel Kuvvetler Komutanlığı birkaç yıl önce tugay düzeyinden iki kademe atlanarak kolordu düzeyine çıkartılmıştı. Bu komutanlığın bünyesinde, her ordunun bünyesinde mevcut olan seçkin muharip birlikler var. Çok özel ve zor şartlarda, insan fiziğinin sınırlarını zorlayan eğitimlerden geçen askerlerden oluşan birliklere “özel” denmesi ve bu birliklere mensup olmanın seçkin bir statü sağlaması son derece doğal. Bu birlikler ordunun göz bebeği. Türk askerî geleneğindeki Serdengeçtiler veya Akıncılar gibi çok zor ve tehlikeli görevleri gönüllü olarak üstleniyorlar. Bu birliklerde görev yapan askerlerin her biri peşinen birer kahraman; vatan-millet gibi idealler için görev verildiğinde gözlerini kırpmadan ölüme atılacaklarından emin olabilirsiniz. Bu yüksek fedakârlık ve cesaret karşısında bize düşen, Özel Kuvvetler’de görevli bordo bereli askerlerimizin önünde saygı ile eğilmekten ibaret.
Peki ya Özel Harp Dairesi?
2006 yılının Ocak ayında, Genelkurmay -daha kısa olmakla beraber- benzer bir bildiri yayımlamış ve kafa karışıklığımızı bir kat daha artırmıştı. Aynı metin içinde Özel Harp, birden Özel Kuvvetler’e dönüşüyor, sonra araya 1952’de alınmış bir Bakanlar Kurulu kararı ile oluşturulan Seferberlik Tetkik Kurulu giriyordu. Son bildiri, Genelkurmay’ın aynı konuda ve aynı gerekçe ile yedi yıl sonra yaptığı ikinci açıklama.
Özel Kuvvetler ne, Özel Harp Dairesi ne? Basın açıklamasının 9. maddesinde 1952’de Bakanlar Kurulu kararı ile oluşturulan “Hususî ve Yardımcı Muharip Birlikleri”nin 1970’te “Özel Harp Dairesi”ne dönüştüğü, 1992 yılından itibaren Özel Kuvvetler Komutanlığı adını kullandığı belirtiliyor. Açıklamanın 11. maddesi ise hepimizin Özel Harp Dairesi olarak bildiği Seferberlik Tetkik Kurulu’nun Özel Kuvvetler Komutanlığı bünyesinde görev yaptığını açıklıyor. Aynı maddede, tartışmaların odağında bulunan MAK’ın (Muharebe Arama Kurtarma) alay düzeyinde Özel Kuvvetler Komutanlığı’nın bir birimi olduğu belirtiliyor. Acaba bu Seferberlik Tetkik Kurulu, bildiğimiz Kontrgerilla örgütü mü diye tereddüde düşmüşken, açıklamanın 13. maddesinin son cümlesi zihnimizdeki her şeyi alt-üst ediyor. Genelkurmay bizlere, Soğuk Savaş döneminde, NATO bünyesinde oluşturulan “gayr-ı nizamî savaş” (kontrgerilla) konseptinin -sandığımızın aksine- devam ettiğini söylüyor. İfade şöyle: “İşgale karşı özel kuvvet teşkilatlarının kurulması ve yönetilmesine yönelik sistem” devam ettiğine göre, bizim örgütümüz de devam ediyor. Peki nerede? Genelkurmay’ın açıklamasında bu sorunun cevabı var: Özel Kuvvetler Komutanlığı’nın bünyesinde. Çünkü bu birimlerin tamamının kurulduğu tarih aynı: 1952.
TSK üzerindeki şaibe ağır. Sırtında darbelerin, darbe teşebbüslerinin, darbe entrikalarının oluşturduğu ağır bir yük var. Bugüne kadar 1056 adet ordu mensubu, yürütülen soruşturmalar kapsamında tutuklandı. Faili belirlenemeyen suçlar, cevaplanamayan sorularıyla birlikte hâlâ ortada duruyor. Ve Genelkurmay’ın bildirisi, Özel Kuvvetler Komutanlığı’nın itibarının arkasına saklanarak bu soruların geçiştirildiğini gösteriyor. TSK’nın bu şaibelerden kurtulmasının tek yolu şeffaflık. Bu şaibeler millî güvenliğimize yönelik, Seferberlik Tetkik Kurulu’nun varlık sebebini oluşturan ülkemizin işgali tehdidinden daha ağır bir tehlike oluşturuyor.