PKK'nın üst üste yaptığı her hamlede duvara toslaması hesap hataları yüzünden. En büyük hesap hatasını ise karşısındaki gücü ölçüp-biçerken yapıyor.
PKK hâlâ askerin sevk ve idare ettiği bürokratik-güvenlik devletini veri kabul edip ona göre adım atıyor. Bu hesaba göre yaptığı stratejinin gerçekle bağları kesiliyor. Karşısındaki gücün tepkilerini kestiremediği için taktik hamleleri istediği sonucu vermiyor. Vaziyetini ve ileri hamleleri, öngördüğü tepkilere göre belirlediği için boşlukta kalıyor ve yokuş aşağı yuvarlanıyor.
Askerler PKK'ya tam çeyrek asır boyunca salt bir güvenlik sorunu olarak yaklaştılar. AK Parti hükümeti ise bir siyasal sorun olarak yaklaşıyor. Söylediğim 'Kürt sorunu bir terör sorunu mudur, yoksa siyasî bir sorun mudur?' ikileminden çok farklı. Sorunun tanımı ne olursa olsun, asker bu soruna salt güvenlik sorunu olarak yaklaştı. Dolayısıyla askerî araçları devreye soktu. Bu yaklaşım sadece stratejik bir körlüğün eseri değildi; çünkü aynı zamanda bu araçlar askerin eline ülkeyi yönetme imkânı veriyordu. PKK, askerin kurduğu bu devleti tüketen denklemin içinde büyüyerek marjinallikten kurtuldu ve kitleselleşti.
Meseleye siyasî bir sorun olarak yaklaştığınız zaman stratejik düşünmeye başlarsınız. Önünüzde çözülecek bir sorun duruyorsa, stratejik hesaba göre siyasetin vasî imkânlarının yanında devletin güçlerini seferber edersiniz. Elinizdeki araçların tamamını yan yana, üst üste getirir çözüm için bir strateji oluşturur, buna uygun taktik adımlar atar veya karşınızdakinin adımlarına cevap verirsiniz.
AK Parti iktidarı ile artık devletin PKK'ya karşı takip ettiği ve bütün araçları tek elde kontrol ederek uyguladığı bir stratejisi var. PKK hâlâ bu stratejiye intibak edebilmiş ve dengeyi kurabilmiş değil. AK Parti'nin uyguladığı stratejinin temel kimyası şeffaflık. Devlet cenazelerde tekrarlanan hamaset nutuklarından sıyrılıp, ortaya döküldüğü zaman bile hesabını verebileceği ölçüde her yönteme ve araca yakın duruyor. Müzakere kapısını herkese açık tutarken, aslında PKK'yı hiç alışık olmadığı bir şeye, kendisi gibi şeffaf olmaya zorluyor. Temel strateji bu sorunu, hukuku, demokrasisi ve özgürlükleri olan bir devlet iradesi ile çözmek. Devlet varlık sebebi olan siyasî barışı ve toplumun güvenliğini sağlamayı hedef olarak benimsiyor. Vatanı bölünmekten kurtarmayı, bölücülüğü sona erdirmeyi değil. Siyasal barışın ülke bütünlüğünün de vazgeçilmez şartı olduğunu bildiği için.
KCK operasyonundan medyaya düşen ses kayıtları PKK'nın esnekliği olmayan bir strateji uyguladığını gösteriyor. 'Bütün iktidar Sovyetlere' şeklinde özetlenecek Lenin'den iktibas edilen bu strateji, KCK etrafında, devlete alternatif bir siyasî-bürokratik örgütlenmeyi merkeze alan bir 'devrimci halk ayaklanması' tezine dayanıyor. Bu strateji Kürt sorununu, Kürt ulusalcılığını, hatta silahlı mücadeleyi değil bir örgüt olarak PKK'nın hâkimiyetini hedef alıyor. KCK'nın ses kayıtlarında geçen '2011 yılında PKK mücadelesini gündemleştirmek' stratejisi, bu örgütsel önceliğin işareti. İnsan kayıplarının, özellikle Kürtlerin hayatlarının bu 'gündemleştirme' için feda edilmesi, Kürt vicdanını yaralayan sivil hedeflere yönelik saldırıların hükümeti yıpratmak için tırmandırılması hep bu amaç için.
'PKK bu stratejide başarısız oldu' sözünü temellendirmek için sadece iki noktaya değinelim. PKK'nın Kürtlerin yaşam hakkını basit bir örgütsel malzeme olarak kullanması, şeffaf bir ortamda gerçekleşti. KCK tutuklamalarına Kürtlerden ciddi bir tepkinin gelmemesi, PKK'nın kitlesel anlamda duvara tosladığını gösteriyor. İki yıl önceki ilk KCK operasyonlarına gösterilen tepkiden bugün eser yok. AK Parti, 14 Temmuz'da PKK'nın başlattığı savaşı ilk defa kitlesel rahatsızlığa yol açmayacak şekilde sınırlı bir alanda tuttu. Yurtiçinde askerî operasyon yapmadı, karşılığı ülke sınırları dışında sadece Kandil'de verdi. KCK tutuklamaları ile verdiği cevap ise PKK'nın sivil hedeflere yönelik saldırılarına paralel yürüdüğü için Kürtler arasında bile meşru karşılandı.
Siyaset silahla yapılsa bile bir iddia işi. PKK, 9 Ekim'de Gemlik yürüyüşü ile bir iddia ortaya koyuyor. Amaç devleti zor kullanmaya mecbur bırakmak. Karşısında sükûnetle PKK'nın öteden beri oynadığı satranca akıl dolu hamlelerle cevap veren bir gücün bulunduğunun farkında değil. 9 Ekim'de yaşayacağı fiyaskoyu da bu yüzden öngöremiyor.