Hür HABER - Türkiye'nin Online Haber Platformu

Hür HABER - Türkiye'nin Online Haber Platformu

Hür Haber, Türkiye ve dünyadan önemli olan Son dakika, Güncel, Teknoloji, Magazin ve Siyaset haberlerini okuyabilirsiniz.

SON DAKİKA
Sol Ok
Sağ Ok
Menü
Ara
Facebook Twitter
ANASAYFAGÜNDEMSİYASETSPOREKONOMİ SEYAHAT TEKNOLOJİ YAZARLAR FOTO VİDEO

Mümtazer TÜRKÖNE

Bedel ödemek ve bölücülük

Facebook Twitter Linkedin WhatsApp Tumblr Yazdır Büyüt Küçült

Muharrem İnce'nin lafı, sorumsuzluk ve ucuzluk örneği.

Bir Kürt olsanız 'Bedelini ödersin, gelir alırsın' sözünü duyunca ne düşünürsünüz? Gerçi muhatabı Leyla Zana ve 'özerklik de yetmez' sözüne cevap veriyor. CHP sözcüsü bu karşılığı verene kadar Zana'nın sözü bir densizlik veya provokasyondan ibaretti. İnce'nin verdiği karşılıkla Zana'nın sözü adresine ulaşmış oluyor. Ülkenin bütünlüğünden yana her Kürt, 'sıkıysa gel al' tehdidine maruz kalıyor. PKK bu tehdidi kitlesel desteğin malzemesi olarak kullanıyor; Kürtlere kendi 'ödediği bedeli' hatırlatıyor.

Fuad Paşa'nın III. Napolyon'un Girit için 'kaça satarsınız?' sualine verdiği meşhur 'aldığımız fiyata' cevabının, İnce'nin lafı içinde bir bağlantısı yok. Girit, Osmanlı tarihinde en çok kan dökerek alınmış yerdir. Peki Kürt vilayetleri? Kürt bölgeleri Osmanlı Devleti'ne tek damla kan dökmeden katıldı. Hatta daha ötesi Türkler ve Kürtler birlikte İran'a karşı ittihad ettiler ve bu birlik Çaldıran sonrasında kalıcı hale geldi. En tehlikeli çağda, I. Dünya Savaşı'nda Kürtler, Türklerle birlikte bedel ödediler. Ateşten çemberin içinden geçtiğimiz Millî Mücadele'de Türklerle birlikte aynı bedeli ödemeye devam ettiler. Şimdi çiğ bir üslupla onları bedel ödemeye davet ederseniz ayıp etmiş olursunuz.

Tarih neden önemli? Çünkü milleti yaşanmış olan o tarihî tecrübe şekillendiriyor. Yıllar önce Amasra'da cuma namazı kılarken, hocanın elinde kılıçla hutbeye çıkmasına şaşırmıştım. Sebebini sorunca, 'buralar kılıç zoruyla alındı' cevabını vermişti. Hutbeye kılıçla çıkınca bu durum hatırlatılıyormuş. Orta Asya'da bazı yerlerde imamlar ellerinde koca bir sopayla minbere çıkıyorlar. Anlamı aynı. Kürt bölgelerinin hiçbirinde böyle bir gelenek yoktur. Kürtlerle Türklerin birlikte yaşadığı uzun tarihte, 1924'e gelene kadar bir karşı karşıya gelme de yoktur. Osmanlı devletinin Kürt bölgelerine hakim olurken ödediği bir 'fiyat' olmadı. Demek ki karşılığında bugün Kürtlerin ödeyeceği bir bedel de yok. Üstelik Kürtlerin böyle bir niyeti de yok.

Asker siyasî alanı boşaltınca, Kürt sorununda askere özgü sığ ve basmakalıp hamaseti CHP sürdürmeye çalışıyor. Silahlar susacak ama konuşurken nefesiniz barut kokmaya devam edecek. Bu ülkenin bütünlüğü bu şiddet ve düşmanlık kokan üslupla korunabilir mi? 'Bedelini ödeyip alın' lafı, Kürtlerin tamamını ötekileştirmek ve onlara nefret kusmak anlamına gelmiyor mu? Bu laf, bir nefret suçu değil mi?

Toprak esasına, coğrafî temele dayanan hiçbir çözüm Kürt sorununu çözemez. Bir toprak parçası üzerinde özerklik, federasyon veya bağımsızlık gibi çözümler sadece Kürt milliyetçilerinin şişmiş egolarını tatmin eder; Kürtlerin derdine derman olmaz. Bu durumun tartışma götürmez gerçek bir sebebi var: Kürtlerin yarıdan fazlası Kürt coğrafyası dışında yaşıyor. İstanbul'dan daha çok Kürtlerin yaşadığı bir şehir yeryüzünde mevcut mu? Coğrafî temelli arayışlar otomatik olarak bulunan formülleri Kürt sorununun çözümü olmaktan çıkartıyor; Kürt ulusalcılığının hayallerine dönüştürüyor. Asıl Kürtlerin ağır bedeller ödeyecekleri çözümler Kürt ulusalcılarına karşı ödeyecekleri çözümler olacak.

Çıkartacağımız makul tek sonuç var: Kürt sorunu bir bölücülük sorunu değil. Kürtler Türkiye'yi bölmez, bölemez. Çünkü bölmek istemez. Bölücülük sadece Leyla Zana gibi marjinal Kürt ulusalcılarının ve demokrasiyi askıya almak için bu sorunu bahane eden devlet içindeki çetelerin sorunu. Bu kadar çok müşterisi ve piyasası olunca, buradan üretilen tehdidi siyasî malzemeye dönüştürecek partiler elbette çıkacak. Leyla Zana'nın sözleri kim bilir MHP'ye ne kadar oy kazandırmıştır? Muharrem İnce'nin müdahalesi bu piyasadan pay kapmaya çalışmak değil mi?

Bölücülük bir safsata. İmkânsız olan bir şey tehlike değil safsata olur. Öcülerden, hayaletlerden korkmak yerine neden birliğimizi kuvvetlendirecek vesileler icat etmiyoruz? Sadece Diyarbakır için değil Türkiye'nin tamamı için yerinden yönetim prensibi Kürtlerin bu ülkenin bütünlüğüne daha fazla katkı yapmasına fırsat vermez mi?

Şöyle düşünelim: Çözüm geciktikçe bedeli sadece Kürtler değil, hepimiz birlikte ödemiyor muyuz?

MÜMTAZER TÜRKÖNE DİĞER YAZILARI
Hurhaber.com'da yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz. Sayfalarımızda kaynak belirtilerek yayınlanan haberler ilgili kaynağa aittir ve bu haberlerin kopyalanması durumunda, tüm sorumluluk kopyalayan kişi / kuruma ait olacaktır. Başka kaynak veya gazeteden alıntı yazarlar ve site yazarlarına ait yazılardan dolayı Hür Haber sorumlu tutulamaz.

ANASAYFA | GÜNÜN HABERLERİ | KÜNYE | REKLAM | RSS