Orta Asya'dan gelip, atlarımıza Sakarya Nehri'nden su içirdiğimiz tarih biraz daha eski; ama 1071 bu topraklara gelip yerleştiğimiz tarihin başlangıcı.
2071, geçen bin yılı acı tatlı bütün hatıralarıyla kapsadığı için önemli bir vizyon. Türkiye'de ilk defa bir parti kongresinin Arap dünyasının bir numaralı ismi Mursî'nin, Filistin'in itibarlı lideri Meşal'in ve Kuzey Irak'taki Kürt yönetiminin tek patronu Barzanî'nin mesaj verdiği bir platforma dönüşmesi, bu bin yıllık tarih içinde anlam ve derinlik kazanıyor.
Alpaslan Diyojen'i, Kürtlerden aldığı destekle dize getirdi. Anadolu'nun kapıları açılırken Kürtler Türklerle beraberdi. Beş yüz sene önceye gidelim. 1514'ten 1517'ye kadar geçen üç yıl, sadece bizim değil Ortadoğu tarihinin kaderini belirlemiştir. Çaldıran'da Yavuz, bir Türkmen beyi olan Şah İsmail'i ve onun tamamen Türkmen savaşçılardan meydana gelen ordusunu, tıpkı Alpaslan gibi Kürtlerden aldığı kritik destekle yenebildi. Sonrasındaki üç senede Osmanlı Devleti'nin toprakları tam dört kat büyüdü. Mısır'la ve Filistin'le ortak tarihimiz, yani kader birliğimiz işte bu üç sene zarfında ve Kürtlerin açtığı kapıdan girilerek başladı.
Mısır, sıradan bir ülke değil. Osmanlı mülkü olduğu dönemlerde bile Kahire, zaman zaman İstanbul'un önüne geçmiştir. Modernleşme tarihinde Mısır hep bir adım öndedir. Tanzimat reformcuları, Mehmet Ali'nin Mısır'da attığı adımları takip etmiştir. Osmanlı Devleti'nin çöküşünü ve çözülmesini getiren ilk büyük meydan okuma, Batı'dan veya Kuzey'den değil Mısır'dan gelmiştir. 1839'da II. Mahmut'un füc'eten vefat etmesinin sebebi, Mısır ordusunun Nizip'te Osmanlı ordusunu tamamen imha etmesidir. Sonrasında Batı müdahalesi gelmiş, İngiliz ve Fransız donanmasının İskenderiye'yi topa tutması ile Mısır durdurulmuş ve arkasından Ortadoğu'nun kaderi "Düvel-i Muazzama"nın eline geçmiştir.
Başbakan'ın Kongre'de giydiği gömlek çok tartışıldı. Bir de Mursî'nin üzerinden hiç çıkarmadığı bir gömlek var. İhvan-ı Müslimîn, 1928'de kurulduktan sonra Hasan El Benna, hükümete bir mektup gönderiyor. Bu mektupta, sinemanın yasaklanması, kadınların erkeklerden ayrı oturmasının sağlanması gibi istekler sıralanıyor. Aynı yıllarda Kemalist Cumhuriyet radyoda Türk musikisini yasaklıyor. Halk, Mısır musikisini kendi zevkine yakın bulduğu için radyo aracılığıyla Mısır modası başlıyor. Çok önemli bir merkez olan Mısır sineması, sırf bu musiki üzerine inşa ediliyor. 1936-48 yılları arasında Türkiye'de 1130 Mısır filmi gösterime giriyor. Abdülvehhab'ın oynadığı ve şarkı söylediği "Dimû'l-Garâm" (Aşkın Gözyaşları) filminin Taksim sinemasında oynaması büyük bir olaya dönüşüyor. Hafız Burhan'ın bu filmin müziğine Türkçe güfte giydirerek plağa okuduğu şarkı, uzun süre en çok satanlar arasında ilk sırayı işgal ediyor. 1938'de Matbuat İdaresi'nin Arapça şarkıları yasaklaması üzerine Türkçe adaptasyon furyası başlıyor. Arabesk dediğimiz müzik, o furyadan bugünlere intikal eden bir mirastır. Bugün Türk dizilerinin Arap dünyasında gördüğü ilgiyi, bu geçmiş içinde bir yere yerleştirmeyi deneyin.
Bir siyasî parti kongresinde iki ülke, yüksek bir temsil gücü ile farklılaşan iki kaderi yeniden birleştirdi. Ortak payda demokrasi. "Millî Görüş gömleği" tartışmasını bir siyasî inatlaşmaya dökmenin alemi yok. Türkiye'nin bugünkü Kürt politikası tepeden tırnağa Millî Görüş çizgisini yansıtıyor. 1993'te terörün tırmandığı yıllarda Erbakan'ın söyledikleri ile bugün AK Parti'nin uyguladıkları arasında hiçbir fark yok. Kimse karşı çıkmasın: Türkiye bugün bu politika ile devletini ve milletini tek parça halinde tutuyor. Millî Görüş'ün radikal tepkileri demokratik sistem içinde tutma becerisinin, Türkiye'nin bugünlere gelmesinde büyük payı var.
Aynı tecrübe bugün Mısır'ın da önünü aydınlatıyor. ABD, Mısır'da Askerî Konsey'e, iktidarı Mursî'ye vermesi için baskı yaparken, Türkiye tecrübesinden ilham alıyordu. Demek ki tarih yine ortak bir mecrada buluşuyor. Bir ülkenin başardıkları diğerinin önünü açıyor. Geçen bin yıl, Kürtlerle Türklerin ancak birlikte büyük işler yapabileceklerini gösteriyor.
2071 uzun vadeli bir hedef. 500. yıldönümü yaklaşan 1514, Türklerin, Kürtlerin, Mısırlıların ve Filistinlilerin iç içe geçen tarihi için daha yakın bir başlangıç. Bu sefer demokrasi içinde, yani halkların rızasına dayanarak aynı uyumun yakalanması lazım. Her şeyden önce, Kürtlerin rızasının ve desteğinin alınması gerekiyor.