"Kuşlar çığlık atarak kara gökyüzünde uçuşuyor... İnsanlar sessiz, beklemek kanıma acı veriyor..." Meşa Selimoviç
Ne kadar da güne dair bu söz, öyle değil mi ? Müslüman din kardeşlerimiz, mazlum kere mazlum Filistin adına... Bir zamanlar Bosna adına...
Bir zamanlar toprakları elinden alınıp vahşi ilan edilenler, sömürülüp etinden kemiğinden yararlanılıp incitilen nice insanlar / insanlık adına diyorum ve bakıyorum Sadık Yalsızuçanlar yazmış mukaddimesini Derviş ve Ölüm ' ün de 'Her dem yeniden doğarız bizden kim usanası? ' Yunus ' tan bu dizelere durup kalıyorum biraz biraz...
Yok oluşlar evrilir ya yeni var oluşlara... Hem...
Mazlumun öç alacağı günü bekliyorum naçar...Yangın yeri az kalır tasvire, bizim Ortadoğu ; şair olsa mahşer mi mahşer derdi sanırım...
Oysa bendeniz ne desem boş ' lar makamındayım... Beyhude mi monologlar ? Evet beyhude mi beyhude hem de müebbeden...
Öyleyse damdaki kedi değil evdeki kedilerim Yumak ve Mişa ' yı alıyorum karşıma ve anlatıyorum:
-Durun , tepişmeden dinleyin beni , şöyle oturun bakayım, sonra anlattığım yerden soracağım ama ! Bu ihtar karşısında Mişa daha bir dikiyor kulaklarını... Yumak, sıranın üzerine uzanan, sabaha kadar telefona bakmış öğrenci misali mahmur...
Yılmaz Erdoğan ' ın bir yazardan mülhem dizisinde kullandığı gibi kısasını yazacak vaktim yoktu uzunundan ârife târif çıkarımı yapın sözlerimin diye de ekliyorum...
Rasim Özdenören Kafa Karıştıran Kelimeler ve İhsan Fazlıoğlu Kendini Aramak kitapları elimde geziyorum bu hafta üzerinize âfiyet... "Hocam günde 26 saat çalışırdı ben günde 25 saat çalıştım sen de âlim olmak istiyorsan günde en az 24 saat çalışmalısın. " sözlerinden bahsediyorum öğrencilerime... Kütüphanede kitap ayracım bile yine bir kitap bele de bi bolluk içindeyim elhamdülillah, hah ha !
Sonra okuldan kıymetli bir arkadaşım verdi modern zamanların masalını okuyorum : Momo... Büyülü Gerçekçilik, roman yazarının kahraman da olabilitesi... Öyle hoş ki birilerini dinlemek Momo gibi...
Orda bir yerde yazar, Karlos Marxvelius gibi ismen tarihe göndermeli bir fantastik kahramanın ütopik yeni dünyasının eski dünyanın tıpkısının aynısı olduğunu yazıyordu... Fark etmez her şey aynı bâbında... Hmmm... Açık yeşiller öne// Afro/ Siyahîler / koyu yeşiller arkaya hikâyesi gibi her sistemin eliti oluyor hiyerarşi falan her şey simetrik de asimetrik olsa da aynı gibi gibi kanımca gibi bir hisse kapıyorum hemencecik...
Düşündürüyor hindi gibi bu sözler beni... Fakir ' in elinden düşünmekten başka türlüsü gelmiyor , hoş!
Amerika ' nın kurduğu kurallar dünyasının faso fiso olduğunu tartışırken (!) haber kanallarında uzmanlar...
İran böyle uzun uzun bir metin yazmış; temsilcisi okuyorken BM ' de... Su solucanlarının özel yaşamını irdelemek etiksel olarak ahlaki midir yoksa kendini intihar eden yunusların ötenazi hakkı gasp edilebilinemez mi' yi kara kara müzakere ederken insanlık ve dahi kulaklıkla dinlerken zulmü, besbelli sıkılıyorlar, bitse de gitsek diyorlar hâl diliyle... Filistin ' de aç köpekler enkazlardan bebeleri yeme kastıyla alıp giderken Abd , İsrail 'in savunma hakkının arkadasındayız diyor biteviye... Minicik açık hava hapishanesinde bebeler , canım anneler , Müslüman kardeşlerim... Beyhude diyorum ya... Beyhude bir yerlerdeyim... Beyhude tüm sözlerim...
Sonra Zakkum ağacı geliyor aklıma; cehennem azığı hem de şifadır belki onulmaz azaplarımıza suç ve ceza sorunsalında... O esnada anlatılanlardan olsa gerek Yumak ve Mişa mırıl mırıl derin uykuda... Bir kahve alıyorum elime , Cübbeli Ahmet Hoca demişti ya kahve içene melekler dua eder, uyanık/ agâh olmaya övgü sanırsam bu sözü de kahveyle çok haşir neşir bi zaatımdır hava atması ayıp diye bir kibir dalgası geçer gibi oluyor gönlümden...
Sonra daha bi açıyorum Zakkum ' un sesini :
"Aklıma düşüyor yüzün
Gülümser gibi ayrılışın
Artık sayılı zaman değil
Müebbet yalnızlığım..."
Nüket Belsan Taşören