Sevgili dostlar günlerdir Sözcü gazetesi yazarı Yılmaz ÖZDİL'in eşi üzerine tapulu villa ile ilgili haberler medyanın en önemli gündemi. İşin doğrusu benim mevzum o değil. Medyanın konumu, insanımızın kamplaşması…
İktidarın yaptığı bütün her şeyi yanlış değerlendirmek için ant içmiş bir medya ve karşısında hiç yanlış yapmıyormuş gibi hükümeti destekleyen bir medya. Maalesef bizim ülkemizde değil dünya genelinde durum bu veya buna benzerdir. Lakin bizdeki oran çok daha yüksektir. Sorgulamadan uzak, kendi adamından gelecek yalanlara bile inanmaya teşne bir durumumuz var. Mustafa Demir dostumun kulakları çınlasın biri yanlış yaptığı zaman “okuryazar değil” der. Evet maalesef toplum olarak okuryazar değiliz. Medyanın dolduruşuyla, sosyal medyanın yalan bombardımanlarıyla hareket ediyoruz. Düşünmeden, haberin ardına düşmeden yapılan paylaşımlar maalesef yalan sıradağlarının oluşmasına sebep oluyor. İnanan biri olarak o yalan dağlarının yanardağa dönüşeceğine bu dünyada olmasa da ahrette yakacağını düşünüyorum.
İsveç'ten getirilen vatandaşımız için Sağlık bakanımız hedefe kondu hemsehrisi denildi, zengin denildi, hasta değil denildi. İyi Parti Genel başkan yardımcısı, Eski Merkez bankası başkanı Durmuş Yılmaz hemen "İsveç'ten Türk vatandaşımızı ambulans uçakla Türkiye'ye getirdik... Adam çifte vatandaş çıktı, Bakanın köylüsü çıktı, milyoner çıktı, parti üyesi çıktı. Covit 19 hastası da çıkmadı kardiyoloji servisinde yatıyor. Beceriksizce çekilmiş bir Türk filmi izledik film bitti” diye bir paylaşım yapıyor. Bu paylaşım 79 bin beğeni alıyor. Peki, haber doğru mu? Vatandaşımızın ambulans uçakla Türkiye'ye getirilmesi ve hastanın çifte vatandaş olması haricindeki bütün isnatlar yalan. Bakanın bırakın köylüsü bölgesinden bile değil. Konya Kulu nere Batman Gercüş nere! Zengin olduğu, parti üyesi olduğu gibi diğer bütün isnatlar yalan denizinde boğuldu. Peki bu paylaşımı yapan kişinin bir özür dilemesi, paylaşımını kaldırması bunu deklere etmesi gerekmez mi? Hele de bir milletvekili, iktidara namzet bir partinin yetkilisiyse elbette gerekir ama yapılmaz. Çünkü yalana yapılan itibarin binde biri gerçeğe yapılmaz da ondan. Onu takip edenlerin görmek ve duymak istediğini paylaşman gerek. İster yalan ister gerçek. Altına bir alıntı der kurtuluverirsin işin içinden.
Sevgili dostlar bizim durumumuz budur. Doğru bilgiye itibar eden az olduğu gibi doğru bilgiyi paylaşma derdinde olan kişi de azdır.
Tekrar yazımın başına dönecek olursam Yılmaz Özdil'in 05.05.2020 tarihli yazısını iple çektim. İddialar var, manşetler var… Bu konu hakkında kendileri ne buyuracak diye merak ettim. İddialarla ilgili bir açıklama bekledim. Servi Gibi Umutlar Döndü Birer İğdeye Geçti Bor'un Pazarı Sür Eşşeği Sisi!ye! yazı bu. Acaba içinde bir cevap olacak mı? O da yok. Kendi kendime bu sürdüğün eşşek Bodrum'a Bitez'e uğramaz mı acaba dedim. Fahrettin Altun için ekip çalışması yapanlar bir zahmet bu durum hakkında bilgilendirsin bizi. Olayın muhatabından bilgi alalım. Dikkat edin bu olayla ilgili bazı kesim susmuş. Yılmaz Özdil'in ironik üslupla yandaş(!) medyaya vereceği tokat gibi cevapları bekliyor. Ben de bekliyorum. İnsanların haysiyeti vardır, emin olmadan haber yapılmaz diyerek.
Evet dostlar iki güncel misal verdik aslında bu misaller çoğaltılabilir. Kalem oynatan herkes doğruları yazmak için gayret göstermelidir. Salgın konusunda üstün başarı gösteren Hükümetimize destek verirken maske konusunda yetersiz kaldığını da ifade edebilmeliyiz. Biz bize yeteriz kampanyası düzenleyerek yardım toplanmasına doğru derken aşevi hesaplarına bloke konulmasına yanlış diyebilmeliyiz. Veya iddia edildiği gibi izin alma tenezzülünde bulunulmadıysa da bunu da açıkça söylemeliyiz. Varsın yabancı haber ajansları haberci yerine militanlara görev versin, varsın hakikat güneşini gölgelemek için çabalayan sahiplerinin sesi konumundakiler vites yükseltsin. Biz hakikate yelken açmalıyız. Kutuplaşan medyada patronlarına yaranan değil halka yarayan bilgiler sunmak durumundayız.
Hakikatin halkta karşılığı olmasa da Hak'ta karşılığının olduğunu unutmamalıyız. Eyvallah.