Alparslan Türkeş'ten Devlet Bahçeli'ye, Süleyman Demirel'den Tansu Çiller'e, Hikmet Çetin'den Bülent Ecevit'e, Mesut Yılmaz'dan Deniz Baykal'a dek nice siyasilerden, hatta nice başbakan ve cumhurbaşkanlarından destek görmedi ki Gülen hareketi!..
Kimi oy potansiyelinden faydalanmak istedi, kimi “dindarlığından”… Kiminden daha az, kiminden daha çok, ama her dönem siyasilerden destek vardı Gülen cemaatine.
Ancak AK Parti de dahil, Gülen'e destek veren; tüm siyasi parti, lider, başbakan ya da cumhurbaşkanlarının, bu cemaatin gerçek amacını bilerek bu desteği verdiğini söylemek pek mantıklı olmasa gerek…
Asıl söylemeye çalıştığım; kendi ülkesinin sivil vatandaşlarını kurşunlatacak, kendi Meclis, emniyet ve MİT'in binalarını uçak ve helikopterlerle bombalayacak kadar canileşen bu kanlı terör örgütünün, bu vahşi emellerini gizleyebilmesidir.
Dünyanın en sinsi, en tehlikeli, en vahşi, en örgütçü, en pragmatik yapılanması olan FETÖ, gerçek amacını gizlemekte ne kadar usta bir örgüt olsa da, ona destek veren, koruyan, kollayan, daha da büyümesini sağlayan herkesin bu suçta vebali var, diye düşünüyorum.
Ancak, asıl amacı anlaşılınca; Fetullah Gülen cemaati yerine, Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ), ağırlıklı olarak devlet içerisinde yapılandığı için de Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak anılan bu sinsi örgütün, Başbakan, Cumhurbaşkanı ve bizzat MGK tarafından terör örgütü olarak ilan edilmesine rağmen, yine de siyasi çıkar uğruna bazı kesimlerden destek görmesi şaşırtıcıdır!..
Tüm bunları yazının sonraki bölümlerinde anlatmaya çalışacağım…
Maddi gücü ve yeterli kadrosu olmasına rağmen FETÖ, hiçbir zaman siyasi bir parti olarak örgütlenip halkın karşısına çıkmak istemedi.
FETÖ'nün oy potansiyelinin yüzde 1 olarak ölçüldüğü dönemlerde, kamuoyunu etkileme gücü yüzde 15'lere ulaşıyordu.
Örgüt, seçimle iktidara gelemeyeceğini bildiği için; başta ordu, yargı, eğitim, emniyet ve bürokraside yapılanarak, devleti içeriden ele geçirmeyi amaçladı.
Medya, sağlık, üniversiteler, iş dünyası ve yardım kuruluşları, örgütün ağırlıklı olarak yapılandığı diğer alanlardı. Devlette en kritik noktalar ele geçirilecek ama kimse bunun farkına varamayacaktı!..
Düşünebiliyor musunuz? Genel Kurmay Başkanı Hulusi Akar ve kuvvet komutanlarının yanı sıra, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve 12. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yaverleri dahi FETÖ'cü çıkıyor!...
Yaver dediğiniz, komutan ya da cumhurbaşkanlarının en yakınındaki kişi; en gizli toplantılara katılan, devletin en gizli sırları konusunda bilgi sahibi olan kişi…
Yaver dediğiniz, bu göreve atanmadan önce, yedi ceddi araştırılan, hakkında çok detaylı güvenlik soruşturması yapılan kişi!..
Tüm bunlara rağmen, bu FETÖ'cü darbeciler, devletin en başındaki isimlerin yanı başına sızacak kadar ileri gidebiliyorlarsa, kendilerini bu derece gizleyebiliyorlarsa, bir durup düşünmek lazım!...
Demek ki karşımızda, amaçları için her yolu mubah sayan; hain emellerini gizlemekte, kendilerini kamufle etmekte, bukalemun gibi kılıktan kılığa girerek, deşifre olmaksızın devletin en üst kademelerine yükselebilecek kadar gizli çalışan bir örgüt var.
Dahası, insanları fişlemek konusunda o meşhur 28 Şubatçıları dahi geride bırakacak kadar tehlikeli bir örgüt var karşımızda. 28 Şubat sürecinde 7 milyon insan fişlenirken, FETÖ'nün ise 21 milyon insanı fişlediği belirtiliyor!..
En ileri teknolojiyi kullanma konusundaki mahareti de bilinen FETÖ'nün, milyonlarca insanı gizlice dinlediği, birçok ünlü sanatçı, işadamı ve siyasetçiyi gizlice kasete aldığı da bilinen bir gerçek…
Gizlice çektiği kaseti yayınlayarak CHP lideri Deniz Baykal'ın yanı sıra, birçok MHP'li yöneticiyi de koltuğundan eden FETÖ'nün elinde, CHP lideri Kılıçdaroğlu ve birçok siyasi isimle ilgili dahi birçok gizli kaset olduğu da söyleniyor.
Darbe girişiminin başarılı olması halinde örgütün 48 ay süreyle sıkıyönetim ilan ederek, çoğunluğu gazeteci, işadamı, siyasetçi ve STK temsilcisi olmak üzere 9
bin kişilik bir infaz listesi olduğu kaydedilen FETÖ'nün, kendi adamlarını orduda önemli mevkilere yerleştirmek için başvurduğu yöntemler de bir bir deşifre oluyor…
Önceden sızdırılan sınav soruları, kendinden olmayanların terfi etmesini engellemek için yazılan sahte çürük raporları, kendilerinden olmayanları okullardan uzaklaştırmak için verilen sahte disiplin raporları, daha neler neler!..
Yarın: Sadece Türkiye değil, dünya tehlikede