Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin en problemli olanı 2007'de yaşandı. Askerin verdiği e-muhtıra da etkili olmayınca, bu kez eski rejimin yargıçları harekete geçti. Cumhurbaşkanı seçmek için, Meclis'te hazır bulunacak milletvekili sayısının en az 367 olması gerektiğini söylediler. Yani üçte iki çoğunluk olmalıydı. Oysa ne Turgut Özal'ın, ne Süleyman Demirel'in, ne de Ahmet Necdet Sezer'in seçilmesinde bu yöntem uygulanmıştı.
Türkiye'nin siyaset tarihine "367 garabeti" olarak geçen bu dayatma, AK Parti'nin erken seçim kararı almasıyla sonuçlandı.
Seçim kararıyla birlikte anayasa değişikliği yapılarak bir karar daha alındı: "Cumhurbaşkanını halkın seçmesi için referandum" kararı...
12 Haziran 2007 seçimlerinde AK Parti yüzde 47 oy alarak zaferle çıktı. Ve MHP'nin desteğiyle bugünkü Cumhurbaşkanı Abdullah Gül cumhurbaşkanı seçildi. Ardından da referanduma gidilerek halkın cumhurbaşkanını seçmesinin yolu açıldı.
İlk kez halk seçiyor
Şimdi, yaklaşık 7 yıl sonra ilk kez Türkiye, cumhurbaşkanını seçmek için sandık başına gidecek. Siyasi partiler ve güç odakları bu seçim için hazırlanıyor. Yani Türkiye'nin önündeki üç seçimin ikinci raundu başlıyor.
AK Parti, bu seçime "millet egemenliği"nin tam tesisi ve sistemin değişmesi için, karşısındaki muhalefet odakları da 90 yıllık Kemalist sistemin değişmemesi için asılacak.
Ve buna da ilk kez halk karar verecek. İktidardaki AK Parti bu seçimde çok daha avantajlı görünüyor. İlk sırada aday olup olmadığı açıklanmadı ama güçlü bir isim var: Başbakan Erdoğan... Büyük olasılıkla da aday olacak. O olmasa bile Abdullah Gül veya başka bir AK Partili adayın da şansı diğerlerine göre fazla... Çünkü arkasında bütün kuşatmalara rağmen halktan aldığı yüzde 45.5'lik güçlü bir halk desteği var. Ayrıca 100 yıllık Kürt meselesinde çözüm sürecini devreye sokan, Ermeni meselesinde acıları paylaşan taziye mesajı yayınlayan bir siyasi vizyonu var.
Muhalefetin sorunu tam da bu... AK Parti ile siyaseten yarışamadıkları için "çatı" formülü ortaya atılıyor. Muhalefet partilerine tek tek bakıldığında durumları iç açıcı değil. Meclis'te grupları olan muhalefet partileri, CHP, MHP ve HDP'nin cumhurbaşkanlığı seçimine nasıl hazırlandıklarını ise yarın ele alacağız.
64 kişilik VIP dinleme
Yasadışı dinleme konusu Türkiye açısından yeni değil. Geçmişte derin yapı başta olmak üzere, her devlet birimi Genelkurmay'dan MİT'e, Jandarma'dan Emniyet'e her biri kendilerini "devlet" ilan ederek istediğini dinledi ve gerektiğinde de o dinlemeleri operasyonları için kullandı.
Ama son dönemde "paralel yapı"yla birlikte bu telefon dinlemeleri kâbusa dönüştü. O kadar pervasız dinlemeler yapıldı ki, insanlar konuşamaz hale geldi. En son Yeni Şafak gazetesinin ortaya çıkardığı 64 VIP dinleme olayı, Türkiye'nin karşı karşıya bulunduğu "paralel tehlike"nin dehşetini gösterdi. Dehşetini gösterdi çünkü dinlenenin sadece AK Parti olmadığı Erbakan'dan TÜSİAD'a, CHP'den MHP'ye kadar herkesi dinledikleri ortaya çıktı. Hâlâ 17 Aralık'a darbe diyemeyenlerin bunu nasıl izah edeceklerini merak ediyorum.
Yazının devamı için tıklayınız...