Darbelerle ilişkimizin tarihi tam 100 yıl önceye uzanıyor. Nihayet yüzyıl sonra
darbeleri yargılayacak bir noktaya geldik.
Dün 12 Eylül darbesinin 33. yıl dönümüydü. Darbelerle ilişkimizin tarihi 100 yıl
önceye uzanıyor ama hâlâ hafızalarımızdan silinmeyen yakın tarihin darbeleri var.
En başta da darbelerin anası sayılan 1960 darbesi geliyor.
O tarihten sonra gerçekleşen darbe ve muhtıralar, bu ülkeye derin acılar yaşattığı
gibi ekonomik ve toplumsal maliyeti de ağır oldu... Ama ne yazık ki o darbelerle
yüzleşmekte geç kaldık.
Ancak son birkaç yılda, Ergenekon'la başlayan ve 12 Eylül darbecileri ve 28
Şubatçılarla devam eden bir yargı süreci başladı. Bu konuda Başbakan
Erdoğan'ın izlediği yolun üzerinde durulması gerekiyor.
Başbakanın temel yaklaşımı şu sözlerde saklı: "Daha almamız gereken çok
mesafe var. Bunun farkındayım. Fakat sabırla inşallah nasıl bugüne
kadar sabrettiysek; bu oldu, bundan sonrası da olur."
12 Eylül darbesinin 33. yıl dönümünde Başbakan Erdoğan darbelere ilişkin
açıklaması bu yaklaşımın bir ürünü:
"Muhalefet partilerinin üzerlerinde hâlâ 27 Mayıs'ın 12 Eylül'ün, 28
Şubat'ın gölgelerini ve tozunu taşıdıklarını görürsünüz. 28 Şubat'ta sermayenin katkısı yok muydu? Yazılı ve görsel medyanın katkısı yok
muydu? Ben onlar niye yargılanmıyor diye şaşıyorum. 28 Şubat'la ilgili
niye onlar hesaba çekilmiyor diye merak ediyorum." 28 Şubat postmodern
darbecilerinin yargılanması tam da bu nedenle çok tartışma yaratmıştı. Çoğu insan,
ağırlığını askerlerin oluşturduğu yargılamaların adil bir darbe yargılaması
olmayacağını söylüyordu.
Yanlış da değildi bu yaklaşımlar. Çünkü hepimiz biliyoruz ki, 28 Şubat postmodern
darbesi herkesin gözü önünde pervasızca örgütlenmiş, iş dünyası, siyasetçi,
medya, yargı ve sivil toplum örgütlerinin önde gelen isimlerinin katkısıyla
gerçekleşmişti.
Başbakan Erdoğan da ilk kez bu kadar açık biçimde bu gerçeği dile getirdi. Kuşkusuz Başbakan'ın bu sözleri, ister istemez
8 Mayıs 2012'deki açıklamasını hatırlattı:
"Bu dalgalar böyle arka arkaya geldikçe kusura bakmasınlar, bu dalgalarda bu ülke boğulur. Bu iş bu kadar
uzatılmamalı."
Şimdi daha net anlaşılıyor ki, Başbakan'ın bu açıklaması aslında uzatılmaya ve Ergenekonvari her şeyi bir araya toplamaya
bir itiraz.
Darbeciler yargılanmalı ama yargılama adil ve hızlı olmalıydı. Burada önemli olan siyasi iradenin darbelerle yüzleşmede kararlı
duruşu. Başbakanın son açıklaması bu açıdan bir dönüm noktası.
Böylece vicdanları sızlatan "28 Şubat postmodern darbesinde sadece askerler mi yargılanacak?" sorusuna da
siyasi iradenin nasıl bir cevap verdiği öğrenilmiş oldu.
Bu noktada yargının tavrı çok daha önemli. Adaletin terazisi doğru tartmalı ve toplum vicdanını zedelemeyen bir
yargılama yapılmalı. Ancak o zaman gerçek anlamda darbeciler ve darbeci zihniyetlerle mücadele edilmiş olur