İşte mahmut Övürün o yazısı:
Çevremiz ateş çemberi... Yukarıda Ukrayna-Rusya savaşı, aşağıda Gazze'de soykırımla başlayan ve Lübnan'ın bombalanmasıyla devam eden İsrail barbarlığı, sadece ülkeler arası bir savaş değil tam tersi dünyanın kalbi (Heartland) denilen bölgeyi elde tutma savaşıdır.
Türkiye enerji ve ticaret eksenli bu küresel hesaplaşmanın tam göbeğinde yer alıyor. Savaşın bir ucunda ABD, diğer ucunda ise Çin var. Rusya'nın kuşatılması, İran'ın direkt veya vekilleri üzerinden saldırıya uğraması, Türkiye'ye yönelik terör ve ekonomik saldırılar bu savaşın farklı çehrelerinden başka bir şey değil.
İşin burada kalmayacağı, bölgedeki başka ülkelere sıçrayacağı çok açık. İlk sırada Gürcistan, Azerbaycan ve Ermenistan var. Sevgili Haşmet Babaoğlu'nun bir süredir dile getirdiği şu uyarı boşuna değil:
"Güney Kafkasya'ya dikkat! Ermenistan, Gürcistan ve Azerbaycan kritik ülkeler. Hepsi Rusya'nın başını iyice belaya sokmak üzere problem yumağı hâline getirildi ve tetik çekildi."
Sadece Rusya mı? Bu ülkeler karışırsa ucu Türkiye'ye de dokunur. Azerbaycan- Ermenistan meselesi zaten iç mesele haline gelmiş durumda. Sınır komşumuz Gürcistan'da olup bitenler da çok farklı değil ve sadece bizi değil bölge ülkelerini de etkileyecek nitelikte.
ABD-AB VE RUSYA SAVAŞI
Gürcistan'da iktidardaki Gürcü Rüya Partisi, Batı ile Rusya arasında denge siyaseti izlemek istemesine rağmen ABD ve AB ülkelerinin baskısından kurtulamıyor. Bu güçler, muhalefete açık destek, hatta sivil toplum örgütlerine parasal destek vererek iktidarı değiştirmek istiyor. Geçen yıl Gürcü hükümeti, bizde de çok tartışılan "Batı fonları"yla ilgili "yabancı ajan" yasası diye de yorumlanan "Yabancı Nüfuzun Şeffaflığı'" Yasası'nı çıkarmaya kalkınca, Batı yanlıları sokağa döküldü; ABD ve Avrupa Birliği de baskı ve yaptırım tehditleriyle devreye girdi.
Gerçi başaramadılar ve yasa da yürürlüğe girdi ama hesaplaşma bitmedi.
Bu nedenle 12 gün sonra 26 Ekim'de yapılacak seçimlere bu hesaplaşmanın bir dönüm noktası olarak bakılıyor. Çünkü ülke, Batı yanlısı ve karşıtı gibi iki kampa ayrılmış durumda. İktidardaki Gürcistan Rüya Partisi, AB'yi ve dostlarını "Gürcistan parlamentosunda darbe düzenlemeye çalışmakla" suçladı. Hatta iş öyle bir noktaya vardı ki, iktidar partisi Batılı örgütleri Gürcistan'ın içişlerine karışmakla suçlayıp partisini Avrupa Sosyalistler Birliği'nden çekti.
Muhalefet ise ısrarla iktidarı, "Gürcistan'ın AB hedeflerini rayından çıkarabilir ve Rusya ile daha yakın bir ilişkiye zorlayabilir" diye suçluyor.
Bu yüzden seçimler bir ölüm kalım savaşına dönmüş durumda. Bu iç kavganın bize yansımaları da az buz olmayacak.
TALİMAT GÜRCİSTAN'DAN
Bugün iki ülke arasında iyi ilişkiler olmasına rağmen, Gürcistan, Türkiye'den kaçanların elini koluna sallayarak yaşadığı en rahat ülke durumda. En başta da FETÖ'cülerin. 15 Temmuz öncesi ve sonrasında da yönetici pozisyonundaki FETÖ'cülerin önemli bir kısmı ya Gürcistan'a gitti ya da Gürcistan üzerinden Batı ülkelerine... Sadece onlar da değil. Uyuşturucu kaçakçılarından yasadışı bahis yaptıranlara, katillerden mafya tetikçilerine onlarca suçlu soluğu Gürcistan'da alıyor.
Çok değil iki hafta önce Fenerbahçeli eski futbolcu Serhat Akın'ın kurşunlanması talimatının Gürcistan'dan verildiği söylendi. Ama en önemlisi, FETÖ'nün Gürcistan'da etkinliğinin hâlâ sürüyor olması.
Kafkasya Vakfı Başkanı Hayati Küçük bu durumun nasıl bir tehlikeye yol açtığına şöyle dikkat çekiyor:
"FETÖ'nün okulları kapatıldığı hâlde başka isimlerle devam ediyor. Siyasi olarak da etkinlikleri sürüyor. Bu yapının Türkiye'den kaçan suçlularla ilişkili oluşu ise ciddi bir tehlike. Onların nerede ve nasıl kullanılacağını devletin mutlaka dikkate alması gerekiyor. Önümüzdeki en önemli tehlike bu..."