Notlar bırakıp geride...
Yaşamı anlamlandıramıyorum , derin bir melankolide korkunç bir depresyonda boğuluyorum, iyi bir evlat olamadım diye yitip giden çocukların arkasından bir ağıt bu satırlar...
Tik tok' ta şaklabanlık yapıp zengin olma alternatifi dışında parlak bir ışık, yaşamaya dair bir umut bulamıyor bu çocuklar sizin yüzünüzden, günah değil mi ?
Çocukların yaşam ışığını söndürmeyin diye yalvarma yakarma olsun aynı zamanda bu yazdıklarım...
İngiltere ' de wc temizleyen kuzenimin yengesi 99 ayda porş almış , varın gidin bu ülkeden batıya , daha batıya diye ders anlatan öğretmenler akademisyenler seminer şaapan insanlar var diye haykırmak istiyorum...
Haykırıyorum da adem ' e... Yankılanıyor büyüyor içimde sesim...
Ne kadar da hasbelkader olaraktan eğitim camiası içinde olsam da şehamet ağızlılar pessimist muhalifgiller şeklinde bedduakâr olmayı 7 /24 çok seven insanlar yüzünden ben de oğlum da alıyoruz ağzımızın payını 3 yıllık bir kayıpla... Sonra duyuyorum arkadaşlarımdan, sanal para peşine düşen okuyup da ne olacağım ben zaten zengin olacağım diyen çocukların da müsebbibi olanlar da elini kolunu sallayarak dolaşıyor dışarıda...
Halbuki en büyük kâtil onlar , umut hırsızı, umut kleptomanı hatta yaşam enerjisi celladı onlar...
İleride çocuğun kutsalı olacak kelimeleri günde bin milyon kere telaffuz ederken hiç mi düşünmez bu insanlar, neden ? Para... Para... Para... Yaşamak bu mu yani ?
Karanlık bir dünyada debelenip duran çocuklara neden batıya göçelim orda herkes mutlu ve zenginmiş der ki insan ? Hani altından evleri olan köy masalı gibi...
Bir yopyoksul köyde insanlar güneş batarken ufukta hep bir köy görürlermiş çatısı pencereleri kapıları altından... Amma da zenginler oraya biz de gitsek de kurtulsak bu zilletten derlermiş ve gitmişler de bir gün amma evler altından değilmiş ayrıcana dönüp kendi köylerine baktıklarında aynı yanılsama görünmüş gözlerine, şimdi de kendi köyleri altın renginde imiş güneş ışıklarının bir oyunu olarak...
Karşı kıyıdan bakınca öyle görükür , ölüler de dirileri her gün helva yiyor sanar diyorum netice itibariyle...
Bugün okurken Tevfik İleri 'nin biyografisinde Sadık Yalsızuçanlar 'ın kitabında gördüm vuruldum şu cümleye:
"Oku emri var , yaz emri yok" diye... Fethi Gemuhluoğlu söylemiş talebesine...
Yaw talebemize neler söylüyoruz, hâl diliyle ne mesajlar veriyoruz , nelerle dolduruyoruz kulaklarını, öyle önemli öyle önemli ki...
Nurettin Topçu gibi ibadet kastıyla abdestli olarak sınıfa girenler nerde ? Allah ' ın verdiği nefesi çocukların nur ' unu söndürmeye adamış misyonerler nerde ?
Rabbim şerlerinden emin eylesin...
Yoksa vah ki ne vah !..
Oysa...
John Donne ' dan ilhamla Ernest Hemingway gibi demeliyiz :
" Ada değildir insan, bütün hiç değildir bir başına; anakaranın bir parçasıdır, bir damladır okyanusta; bir toprak tanesini alıp götürse deniz, küçülür Avrupa, sanki yiten bir burunmuş, dostlarının ya da senin bir yurtluğunmuş gibi, ölünce bir insan eksilirim ben, çünkü insanoğlunun bir parçasıyım; işte bundandır ki sorup durma çanların kimin için çaldığını; senin için çalıyor."
...
Nüket Belsan Taşören