İnsan hayatının belli bir zaman aralığına sığdırıldığı, oldukça uçsuz bucaksız görünen bir o kadar da sınırları olan evrende kendi elleriyle adeta bir lego gibi inşaa ettiği soyut bir savunmanın adıdır Ego. Farklı mekanlarda ,bambaşka ruhların kıyafetidir. Kiminin bayıla bayıla giydiği, kiminin giymek zorunda hissettiği.. Kiminin de hiçbir zaman giymeyi tercih etmediği.
Sosyal alanlarda, iş ortamlarında alt üst kavramlarının yer aldığı hiyerarşik ortamlarda hissettirir kendisini. Kimine rahatsızlık verir vücut bulmuş hali. Özellikle de ayaklı iki ego denk gelmiş ise oturup izlemeliktir oynadıkları tiyatro. Çoğu zaman kendileri zaferlerini ilan ederken, diğerlerinin gözünde yenilgilerini kanıtlamış olurlar, bundan birhaber olsalar bile.
Nasıl ki bir lego inşa ederken hatalı parçanın olmaması gereken yere konması halinde tüm denge bozulursa, insanın da yanlış yerde yaptığı hamle kişiler arası dengeyi bozmaktadır.
Bu evlerimiz de de geçerlidir, yalnızca sosyal ve iş ortamlarıyla sınırlandırmak yersizdir. İnsan ilişkilerinin olduğu her ortam bu harekete açık kapı bırakmaktadır. Ebeveynler arası egonun hakim olduğu evlerde ezilen anne ya da baba değil, bilakis çocuk olacaktır. Çocuk korku ile büyüyecek ve hayatını kazanmak için girdiği ortamlarda karşılaştığı egosal güçler altında savunmasız kalacaktır.
Bizim toplumumuzda kalp kırmamaktır esas olan, ancak toplum değerlerini batıya yaklaştırdıkça iyi ve güzel olanı benimsemek dışında onlara özgü bireysel davranışlara da sahip çıkmaya başlamıştır.
Keşke her birey oturup kendini değerlendirebilecek olgunlukta olsa da daha az kalp kırılsa ..
Keşke her birey kendi toplum değerlerini layığı ile korusa..