Türkiye kutuplaşıyormuş…
Türkiye'de insanlarla iletişim kurmak artık çok zormuş…
Türkiye'deki insanlarla aynı paydada ve dahası ortak paydada bile buluşmamız mümkün değilmiş…
Kim diyor bunları?
Valla ben demiyorum ama birileri diyor.
Türkiye kutuplaşıyor diyorlar ama sonucunda neler olması gerektiği ya da bu bahsetmiş oldukları sözde soruna ilişkin çözüm önerilerini paylaşmıyorlar.
Paylaşmıyorlar ama aba altından çözümü gösteriyorlar.
Dürüst olamıyorlar ama siyasal bir hazırlığın içerisine girdikleri çok açık bir şekilde belli oluyor, kendilerini ele veriyorlar.
Buna geçmeden önce bu zırvayı dile getirenlerin anlaması için kutup kelimesinin TDK anlamına bakalım.
TDK “kutup” sözcüğü için şöyle diyor: “Birbiriyle karşıt olan şeylerden biri”
Yani kutup diyebilmek için tek değil en azından çift olan bir şeyler olması lazım.
Kutup diye bir şeyden söz edebilmek için tekil değil çoğul bir şeylerden bahsetmek gerekiyor.
Şimdi “kutuplaşıyoruz” diye feryat figan ortalığı velveleye verenler kutuplaşmayı ne kadar biliyorlar orası ayrı bir soru işareti olarak önümüzde duruyor.
İşin aslı…
Kutuplaşma iyi bir şeydir.
İnsanların düşüncelerini özgür bir biçimde söylediği, fikirlerini hiçbir baskı altında kalmadan ifade edebildiği yerlerde kutuplaşma olur.
Bu da çok doğaldır.
Çünkü herkes kendi fikrinin doğruluğunu ispat etmeye çalışır, kendi fikrini kıyasıya savunur ki fikrinin doğru olduğunu gösterebilsin.
Türkiye'de 90'lı yıllarda hatta cumhuriyetten bu yana kutuplaşma denilen bir şeyden bahsedilmezdi.
Zaten tek düşüncenin olduğu totaliter rejimlerde kutuplaşmadan bahsetmek de biraz abes olur.
Türkiye'de en yakın süreç olan 90'lı yılları referans alacak olursak Kemalizm'den başka bir düşünceden bahsetmek imkansızdı.
Bırakın Kemalizm'i eleştirmeyi Kemalizm'in yapısına ters düşen bir şey söylediğiniz zaman en iyi ihtimalle hakkınızda dava açılır en kötü ihtimalle ise sesiniz kıstırılırdı.
Kemalizm'in hakim olduğu 2000'li yıllara gelene dek bu ülkede Kemalizm'den beslenmeyen hiçbir fikir yaşamadı, yaşatılmak istenmedi, yaşatılmaya çalışıldıysa da anında ortadan kaldırıldı.
2002 yılında AK Parti'nin iktidara gelmesiyle birlikte bugüne dek geldiğimiz süreçte her türlü fikir, söylem dillendirildi ve hatta herkesin hayrına olabilecek
Kemalizm'e karşı demokratik yaptırımlar hayata geçirildi.
Kürtler fikirlerini özgürce ifade ettiler ve birçok hakka kavuştular, Ermeniler fikirlerini özgürce ifade edip geçmişte yaşamış olduğu büyük acılar konuşuldu ve hakları iade edildi, Aleviler fikirlerini özgürce söylüyorlar ve taleplerini dillendiriyorlar, Çerkesler uğramış oldukları haksızlıkları özgür bir biçimde ifade ediyorlar ve siyasal iktidardan haklarını talep edebiliyorlar.
Herkesin düşüncesini özgür bir biçimde ifade ettiği bir ortam ve anlayış 2002 yılında AK Parti'nin iktidara gelmesiyle oluştu.
Tüm bunlarla birlikte toplum Kemalizm dönemlerinde korkunç sayılabilecek her türlü fikri söylemeye başladı ve bunları da aleni bir şekilde savunma haklarını kendi cephelerinden gerçekleştirebiliyorlar.
Şimdi…
Bugün “kutuplaşıyoruz” diye ağlama seansları düzenleyenler 90'lı yıllardaki tek kutuptan mı memnunlar yoksa 2000'li yıllarda herkesin düşüncelerini ifade ettiği
çok kutuplu, çoğulcu bir dönemden mi memnunlar?
Herkesin açık bir şekilde düşüncesini ifade ettiği ortamda kutuplaşma olur, bu çok doğal bir şeydir hatta iyi bir şeydir.
Çünkü düşüncelerinizi özgür bir şekilde demokratik iklime ve olgunluğu sahip bir ortamda söz edebilirsiniz.
Bugün…
“Kutuplaşıyoruz” adı altında yapılan algı operasyonu seçimlerin hemen arifesinde yapılıyorsa ve tek başına iktidar olma şansını tek AK Parti elinde bulunduruyorsa burada tuhaf bir siyasal hesap vardır.
Kutuplaşma bu döneme denk düşüp bu dönemde dillendiriliyorsa bunun çözümü olarak koalisyon mu önerilmektedir?
AK Parti – CHP koalisyonu birilerinin gazını almak, toplumda bahsedilen bu kutuplaşma adı altındaki algı operasyonunu bitirecek bir çözüm yolu olarak mı ortaya atılmaktadır?
Elbette demokrasinin olduğu yerlerde tek parti iktidarı Allah'ın kelamı değildir, koalisyon da tek parti iktidarı gibi demokrasi unsurları arasındadır.
Ama koalisyonu istemek ve göz kırpmak ile tek başına parti iktidarını istemek ve bunun için çabalamak, bunun avantajlarını sıralamak Türkiye gibi ülkelerde önemlidir.
Ve bu bakımdan ben…
Şahsen kendi adıma…
Başka Türkiye'nin olmadığının farkında olan biri olarak ve tam da bu nedenle koalisyonu Türkiye'nin yararına bir şey olacaksa savunurum.
Başka Türkiye'nin olmadığını bilerek ve bu koalisyonu içinde yaşadığımız bu ülkenin yükselişine devam edecek bir şey olması koşuluyla bunun için canhıraş mücadele ederim.
Bunun için seçilmişlere sabah akşam “yargılanacaksınız” diye bağıran, muhafazakarlara iktidarı gasp etmiş gibi bakan, darbeye darbe diyemeyen ve hatta açıkça darbeyi, terörü savunan, seçilmişleri hedef alan insanlarla ne aynı gemide olurum ne de uzlaşırım.
Koalisyon bir uzlaşma aracıysa kutuplaşma bahsedildiği kadar kötüyse lakin tüm bunlara karşılık çözüm önerisi olarak ortada benim kişisel özlük haklarımı hedef alma adına birileri iktidar ortağı olmak istiyorsa bunun uzlaşılacak bir tarafı yoktur hatta dahası bu düşünceyle demokratik arenada ve hukuk kuralları çerçevesinde çatışılmalıdır.
Bu ülkede benim seçtiğim insanlara “şöyle böyle gidicisin” diyecekler, benim seçtiğim cumhurbaşkanına “kızgın demir soğutulmalı” diye yazacaklar bende onların gazı alınsın diye koalisyonu destekleyeceğim, uzlaşmak için yollar arayacağım.
Bu mudur gerçekten istenen?
Bu mudur gerçekten kutuplaşmanın çözüm meşruiyeti olarak önümüze sunulan koalisyon seçeneği?
Kusura bakmayın ben bu denklemde ne uzlaşıyorum ne de benim seçtiğim insanları hedef haline getirenlerle, seçilmişlere “yargılanacaksınız” diyenlerle, bu ülkenin
halkının seçtiği partinin iktidarı gasp ettiğini düşünenlerle aynı gemideyim.
Ben bu ülkede en hayırlı olanın hala tek başına AK Parti iktidarı olduğunu düşünüyorum ve bunu da açıkça ifade ediyorum, bunu bizzat dillendiriyorum.
Gazeteci olmam bu ülkenin yurttaşı olma gerçeğini ortadan kaldırmıyor ve tarafsız biri gibi davranmayı Türkiye'nin geçmiş olduğu bu zor durumlarda doğru bulmuyorum.
Nihayetinde siyasetçi de değilim ve gizli bir siyasal hesabım da yok.
Özetle…
Başka Türkiye yok evet doğru ama şunu da idrak etsek fena olmaz sanırım…
Başka Erdoğan da yok!