HDP “Kürt sorununu Meclis çatısına alma” şakasına mahsuben Millet ittifakına mahcup-en iltihak etmiş olduktan sonra, Se. Demirtaş'ın da “konukluk yazar” olduğu gazete t24 şu haberi verdi dün:
“Millet İttifakı'nın cumhurbaşkanı adayı CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Kürt sorununun çözümü için Meclis'i adres göstermesinin ardından HDP'nin seçime çatısı altında girmeyi kararlaştırdığı Yeşil Sol Parti de seçim bildirgesinde ‘Meclis' vurgusu yaptı.”
CHP'nin HDP ziyareti sonrası, iki eş-başkanını elinden tutup sağ-soluna alarak: “Kürt sorununu Meclis çatısı altında çözeceğiz!” demişti Kemal Bey. Hep esefle söylerim: halkı aptal sananlar aptaldır! …
“Peki Meclis'inize getirdiğinizde, sizin ‘Millet' blokunun en büyük ortağı ‘Böyle bir sorunumuz yok ki, nerden çıkardınız bunu?' diye sormaz mı size?
Dahası; “Kilit Parti” olarak Akşenerli Millet'e “Alavere dalavere Kürt Memet nöbete” diye oy verip bir yenilgiye daha götürürse blokunu, bu mahcup ilticacılar dönüp Ne diyecekler Kürtlere??? Çünkü bildiğim kadarıyla Türk Solu'nun tarihi kendini aldatmalar tarihi –dolayısıyla yenilgiler ve hezimetler tarihi– oluyor…
*****
“Meclis çatısı altında çözüm” söylemi –son yılların veya son ayların değil– otuz yıllık bir yalandır. Bir atasözümüz “Yalanın en tehlikelisi, doğru sosuna bandırılmış olanıdır” der.
Parlamenterin olmadığı yerde, parlamento olmaz: ‘Güçlendirilmiş' olanı değil ‘helak edilmişi' de olmaz!
Bırakın bu kuyruklu yalanı!
Vekillerin hiçbiri Millet-Vekili değildir. Her Taraf için öyledir, yani Millet ya da Cumhur için söylemiyorum. Hepsi parti-vekilidirler. Bunlar parlamenter değil “parti-lementer”dirler! Partilerinin ilgili organları içinde leblebi gibi seçiliyorlar. Kimseye saygısızlık için değil metafor olarak söylüyorum. Siyaset sosyolojisi literatürü buna “seçilmişler içinden seçim” der. Çünkü bu vekiller partilerin ilgili “polit-büroları” tarafından seçiliyorlar. Bunlar her şeyden ve her “çözümden” önce kendilerini seçeni seçerler…
Dolayısıyla Türkiye'deki “Kürt meselesi” denen Türk-Kürt ilişkileri sorununda çözümün olmayacağı tek yer Meclistir. Eğer bu sorunu, ipe un serme yoluyla çözüme götürmeme maksadınız varsa sürekli “Meclis” dersiniz. “Doğru sosuna bandırılmış yalan” dediğim budur.
Eğer ki, hem fizikî hem ruhî ayakları üzerindeyken Öcalan merkezli bir çözüm yolunun kapısı açılmazsa, İkinci İsrail Kürdistanı sürecini başlatırlar ve bunu hiçbir bölge gücü engelleyemez. Bunu, oğlu Washington'da Kürt Barış Enstitüsü'nün başında olan biri olarak söylüyorum.
Son bir-kaç yıldan beridir, ilk defa ABD gerçekten Kürt çözümünü Öcalan üzerinden istemektedir. ABD devlet aklı, yakın-muhtemel tehlike olan Rusya-Çin-İran hattına karşı kendisini Ortadoğu'da tutmanın yegâne dinamiği olarak, Türklerle Kürtlerin ittifakı ve birliği olduğunu görür oldu artık. Öcalan da 24 yıldır: “Misak-ı Mili'nin gerçek sınırları” der. Yani Cumhuriyetimizi bölmek değil büyütmek paradigmasının yazarıdır… Mimarı da olmak ister.
Türkiye'de, Ortadoğu'da veya Dünyada bu meselenin çözümü için İmralı'dan başka “muhatap” aramak, çözümü istememektir. HDP –objektif olarak (niyetler konumuz değil)– ciddi bir Öcalan karşıtlığındaki bir “ipe un serme” çizgisindedir. Yani Öcalan'ın devreden çıkarılmasının bir manivelasıdır maalesef.
Kimse, yerine geçirilecek “Yeşil Sol Parti yöneticileri Kandil üzerinde bir etkisi olabilir” yalanını doğru sosuna bandırarak değil batırarak da söyleyemez! Kandil için anlamı –ve gücü– olan Bir tek Merkez var o da İmralı'dır. Özetle ve özenle söylerim: Türkiye'de bir tane muhatap var o da İmralı'dadır… Bunu bilen Erdoğan liderliği buna üç kez girişti, üç kez de ihanete uğradı! O-sıradaki Washington aklı Pennsylvania'yı tetikçi ederek akamete uğrattı.
O da derin Kemalistleri, bu derinler “Marxist” faşistleri, bu faşistler “Kürdcü” faşistleri… Ve hepsi bir ortak-paydada birleşip Demirtaş'ı baş-tetikçi ederek, on-binlerce canın kaybına ve bir ekonominin helak edilmesine mal ettiler. Bunun hesabı alınmadan, bu failler bunun hesabını vermeden, “Meclis çatısı” yalanı ile hiç kimse paçayı kurtaramaz! Gerçeklerin ortaya çıkmak gibi bir “kötü huyu” vardır çünkü...
2019 Haziran'ında 2 gün İmralı'da bunu konuştuk. Bütün ilgili merkezleri, sorunu bir geri-dönülmez çözüme getirecek tek dinamik Abdullah Öcalan'dır… Tarihi arka-planını en iyi çalışan –ve dolayısıyla en iyi bilen– Merkez'dir: hem siyasi, hem sosyolojik, hem de felsefî olarak.
Ne kendini ne Milleti ne de Devleti aldatmanın bir manası vardır: Zararın neresinden dönersek kârdır.
Ali Kemal Özcan
31 Mart 2023