14 ve 28 Mayıs 2023 tarihlerinde yapılan seçimlerde halk sandık başına gitti. Ülkemizi önümüzdeki dönemde yönetecek kadroları seçti…
Demokrasi gereği sandıktan çıkan halkın tercihini yansıtan sonucun amasız ve fakatsız kabullenilmesi gerekirken, “Gökten zembille indiğine” inandığı için kendilerini ülkenin sahibi ayrıcalıklı bireyleri olduğunu sananlar her zamanki gibi seçimi kaybettiklerini kabul etmeyip, sağa sola saldırmaya ileri geri konuşmaya başladılar…
Yıllardır her seçimden sonra ağızlarına sakız ettikleri “Oylar çalındı” iddiası ile aslı astarı olmayan iddialar ve ürettikleri bahaneler ile seçim sonuçlarını kabullenemediler… Ancak bu bahane bayatladığından inandırıcılığını kaybettiği için alıcısını bulamadılar ve ellerinde patladı.
YSK her sandık için Yargı gözetiminde şeffaf ve devlet memuru ve siyasi parti temsilcilerinden oluşan kurulların gözetiminde seçim sonrası tutulmuş ıslak imzalı sonuç belgelerini yayınladığından sonuçlara itiraz edilecek tarafı kalmaması nedeniyle sandıklarda hile hurda yapılmadığını bütün siyasi partiler açıklamaları ile teyit ettiler…
Bu defa yurtdışı ve Suriyeli seçmen iddiasına sarıldılar. Seçim sonucunu etkilemeyecek kadar cüz'i bir oy kullanılmasına rağmen üç milyon kayıtlı ve kayıtsız mültecinin sanki hepsinin seçmenmiş ve oy kullanmışlar gibi gösteren bir algı yürütüldü. Bu iddianın sahiplerinin ismi “Yalancı Çoban'a” çıktığı için bu iddia da çok inandırıcılığı olmadığı ve şişirildiği bilindiğinden inanırlığını kaybetti.
Hal böyle olmasına rağmen seçim sonrası muhalefet cenahında bilhassa fanatik CHP ve İYİ Parti tabanlarındaki trollerin tahammülsüzlükleri öyle sınır tanımaz bir hal aldı ki ağızlarından çıkanları kulakları duymaz oldu.
Bu azgın tahammülsüzlükler bazen “Beddua Seanslarına” bazen de “Aşağılama, Küçük Görme Sendromuna” dönüşen bir nefret diline dönüştü…
Depremzedelere gerçekte yapmadıkları yardımlar üzerinden haram etmelerinin ardından ikinci turdan sonrası köylüyü aşağılamaları ile devam etti.
Şimdide sıra Kurban Bayramı arifesinde olduğumuz için emeklilere verilecek Bayram İkramiyesi üzerinden çirkin, iğrenç; insanlık onur ve gururunu incitici dini değerleri aşağılayan çirkin bir kampanyaya dönüştü…
Temsili resim ve karikatürler ile seçim kampanyası sırasında Kılıçdaroğlu'nun 15.000-tl vereceğim vaadi üzerinden dini bir vecibe olan kurban üzerinden bir taş ile iki kuş vurma gayretkeşliğiyle horozun kurban edilmesi ve koçların billurları ile Kurban ibadetini ve kurban kesecek olanları tahkir eden paylaşımlar yapılması “Beter olsunlar” diye başlayan “Beddua Seansları” çığırından çıktı.
Biz 15.000-tl vereceğimizi taahhüt ettiğimiz halde neden bu halk bize güvenmiyor? Neden bizim vereceğimizi vaat ettiğimizi elinin tersi ile itiyor diye seçim sonuçlarıyla birlikte sorgulanması gerekirken, kin ve nefret ile hakaretler yapılması aslında hadsizlik ile birlikte acizliğin derecesini göstermesi ve bu insanları anlamaktan ve muhasebe yeteneklerini ne kadar yitirdiklerini göstermesi bakımından önemlidir…
Seçim sonrası, seçim sonuçları üzerinden depremzedelere, köylülere ve kurban üzerinden de emeklilere yapılan aşağılama ve yakıştırmalar hiç yakışmadı…
Seçimlerden önce varlık içinde yokluk edebiyatı ile oy devşirmeye çalışıp, seçim sonrasında “Bizim zaten tuzumuz kuru, istediğimizi yapar, istediğimizi yer istediğimizi içeriz, siz düşünün” iki yüzlülüğü elbette ki unutulmayacaktır…
İstanbul-Kadıköy parkında yapılan röportajda, o meşhur renkler ile kıvırtarak, elinden kabuklu yumurta yenilemeyecek kadar öz temizliğine dikkat etmediği görüntüsü veren, ağız ve beden temizliğinden bi haber zavallı delikanlının(!) “Kırsal kesimde koyun çok bu nedenle de AKP'ye oy vermeleri normaldir.” Diye başlayan cümlesi ile başlayan saçma sapan aşağılama açıklamalarının unutulması mümkün değildir…
Bu pervasızlıklar, yapılanlar ve söylenenler tabi ki unutulmayacaktır. Günü ve zamanı geldiği zaman hatırlanacak ve hatırlatılacaktır.
Kurban Bayramı'nda Allah'ım emri gereği kurbanını kesenlerde eşi, dostu çoluk çocuğu ile bayramlaşırken bu paylaşımları yapanların kulaklarını mutlaka çınlatacaktır…