Cemil Meriç, Standhal'in kristalizasyon (billurlaşma) teorisini; hayallerin sevgiliye onda olmayan vasıflar eklemesi ve onu süsleyip güzelleştirmesi olarak açıklar!
Bu açıklamasına da; kara kuru sıradan bir dal parçasının tuz (ya da buz) kristalleriyle kaplanmasının ardından (ona bakıldığında) görünenin artık dal değil onun göz kamaştıran ışıltılı yanının olacağı örneğini verir.
Yani aşk hayal gücümüzü harekete geçiriyor ve sevgilinin asli, yalın halinden ziyade onun; hayalimizde süsleyip kristalize ettiğimiz ışıltısına aşık oluyoruz ( ve olası bir evlilik neticesinde de hayaller bir bir eriyip odun ortaya çıktığında, evlilik aşkı öldürüyor sonucuna varıyoruz!)
Standhal'in aşk özelinde ortaya koyduğu kristalizasyon teorisinin geçerliliğini aslında sosyal hayatın başka alanlarında da görüyor ve yaşıyoruz ki bunlardan bir tanesi de siyasettir! Şu farkla ki burada hayallerin yerini ve görevini ( duygu ve düşünceleri harekete geçiren) toplum mühendisliği ve algı operasyonlarının aldığını görüyoruz!
Siyasetin etkileşim alanının tüm toplum olduğunu gözönüne alırsak; parti bazında düşünsek bile çok geniş bir kitlenin duygu ve düşünce dünyasına aynı kişiyi yerleştirip onun kristalize olmasını sağlamak için onu her an görünür kılıp gündemde tutmanız ve onun lehine sürekli olarak (toplumun hemen her kesiminin duygularına ayrı ayrı hitap eden) algılar oluşturmanız gerekmektedir!
Siyasi kristalizasyonun en somut örneğini son dönemlerde Chp lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun şahsında görüyoruz! Kemal Bey'in med-cezir hal ve konuşmalarından tutun da (kapak hareketi olarak bilinen ve günlük hayatta en çok – Z kuşağı dedikleri – gençler tarafından yapıldığı için onları kafalamayı amaçlayan) malûm el hareketine varıncaya kadar hepsi, bir ekibin talimat ve yönlendirmesiyle; Kılıçdaroğlu'nu toplumun değişik kesimlerinin gözünde ve gönlünde kristalize etmek için yaptırılıyor!
Partisini seçime götüren ve Cumhurbaşkanı olmak isteyen bir lider için; siyasi reklam da diyebileceğimiz bu tür mühendislik çalışmalarının yapılıyor olması bir ölçüye kadar normal ve anlaşılır bir durumdur!
Ancak Kemal bey Cumhurbaşkanı adayı yapılmayacaksa ve fakat buna rağmen sistemli olarak kristalize edilmeye çalışılıyorsa burada başka bir amaç var demektir!
Bu durumu, Kemal Bey'in zaten baştan beri Cumhurbaşkanı adayı olmayı düşünmediği ve bunun bir seçim taktiği olduğu ya da partideki konumunu korumakla alakalı olduğu şeklinde açıklamaya çalışmak da çok mantıklı durmuyor. Zira her iki durum da bu çap ve yoğunluktaki kristalizeye ihtiyaç duymuyor!
Bu şekilde Kemal Bey'in birilerine ya da bir yerlere rüştünü ispatlayıp oy oranını yükselteceği ve ittifakla aday yapılacağı algısı da bir türlü yerine oturmuyor!
Kemal Bey'in oy oranlarında nispi bir artış görülse bile o birileri İp kanalıyla ara ara Kemal Bey'e balans ayarı çekerek ne yapsa da aday olamayacağı mesajını veriyor!
Kemal Bey'i sistemli olarak kristalize edenlerle adaylığına onay vermeyenler aynı merkezden idare ediliyor olmasalardı; bu durumun Cumhurbaşkanlığı adaylığı çerçevesinde bir izahı gene de yapılabilirdi! Fakat bu çelişkilerin ucunun aynı yere çıkıyor olması bizleri kuşkuya düşürmekte ve (Kemal Bey'in “siyasi cinayetler” açıklaması ışığında) başlıktaki soruya cevap aramaya itmektedir!
Türkiye' de ki gerçek demokrasi zerre umurlarında olmayan ve sandıktan Cumhurbaşkanı değil kaos çıkartmak isteyen emperyalistler, yoksa Kemal Bey'in ışıltısını kaosun işaret fişeği olarak mı kullanacaklar?!