Hür HABER - Türkiye'nin Online Haber Platformu

Hür HABER - Türkiye'nin Online Haber Platformu

Hür Haber, Türkiye ve dünyadan önemli olan Son dakika, Güncel, Teknoloji, Magazin ve Siyaset haberlerini okuyabilirsiniz.

SON DAKİKA
Sol Ok
Sağ Ok
Menü
Ara
Facebook Twitter
ANASAYFAGÜNDEMSİYASETSPOREKONOMİ SEYAHAT TEKNOLOJİ YAZARLAR FOTO VİDEO

Kasım Demirçin

Kısa kısa salgın

Facebook Twitter Linkedin WhatsApp Tumblr Yazdır Büyüt Küçült

Korona virüsünün dünyada ilk olarak tespit edilmesi bir seneyi aştı. Tek bir insandan peyda olan bu virüs; bir anda, hiçbir sınır tanımadan, dur durak demeden kısa sürede bütün dünyayı etkisi altına aldı. Varlığını büyük acılarla, onulmaz yaralarla ve derin travmalarla en ağır şekilde hissettirdi. Korona virüsü, hem dünyayı hizaya getirmiş olması hem de bıraktığı/bırakacağı derin izlerle insanlık tarihinde şimdiden yerini almış durumda.
Bu bir yılı aşkın sürede bilim adamları durmadan çalıştı; filmler çekildi, kitaplar yazıldı, komplo teorisyenleri boş durmayıp birbirinden acayip teoriler üretti. Din adamları yeni fetvalar bulmak zorunda kaldı. İnsanlar yeni alışkanlıklar edindi. Kendisiyle baş başa kalan insan, kendine daha fazla vakit ayırıp hem üretkenliğini arttırdı hem de kendini daha iyi tanımış oldu. Bu virüsü ve sonrasında yaşanan pandemi sürecini geçmiş veya güncel bazı olaylara bağlayıp ‘'ilahi adaletin tecellisi'' veya ‘'ilahi bir ikaz'' olduğu savını ortaya atanlar oldu.

İnsanlık, kendisi için büyük bir imtihan olan bu virüse karşı bugünlerde mücadelede biraz öne geçmiş görünüyor. Artık düşmanını tanıyor ve buna karşı silahını üretmiş durumda. İnsanlık, kendine büyük zayiat ve tahribat vermiş olan düşmanını tamamen yendikten sonra verdiği mücadeleyi gelecek nesiller için bir tecrübe olarak miras bırakacaktır. Bu çetin düşman ne kadar hasar bırakmışsa da insanlığı bitirmeye gücü yetmemiştir. Friedrich Nietzsche doktoruna: ''Beni öldürmeyen acı güçlendirir.'' demişti. İnsanlık da kendisinde derin acılar bırakan bu savaştan güçlenerek çıkacaktır.
İnsanlık hiç bu kadar eşit olmamıştı. Hiçbir felaket insanlığa bu kadar adil davranmamıştı. Herkes bir anda aynı korkuları hissetmeye başladı. Bütün ezberler altüst oldu. Değer verilen birçok şey önemini yitirirken fazla önemsenmeyen şeyler de değer kazandı. Kurallar hiç bu kadar hayati önem taşımamıştı. İnsani erdem sıralamasında ilk sıralara konabilecek; empati, diğerkâmlık ve hemhal olmak gibi güzel hasletler insanlarda daha da güçlenmiş oldu.

Bilimin geldiği noktayla, ürettiği teknolojisiyle övünen insan, güçsüzlüğüyle yüzleşmiş oldu. Öyle bir güçsüzlük ve çaresizlik ki virüsün mutasyona uğramasını bekleyip sıcak havalardan medet umar hale geldi insanlık. İnsanlar hatırlamak istemediği, bütün gailesi onu unutmak olan ‘'Ağızların tadını kaçıran ölümü'' çokça anmak zorunda kaldı. Her bir bireyin önemi arttı; toplumun sağlık ve selameti için bireyin sağlığı ve selameti önem kazandı.
Milyarlarcasının doluştuğu ama kimsenin birbirine değmediği dikdörtgen kutucuklarda daha da yalnızlaştı insanlar. Bir taraftan araya mesafe konulması gerekirken diğer taraftan aslında ne kadar birbirine ihtiyaçları olduğunu anlamış oldular. Paradoksal bir ilişki gibi görünse de ‘'yalnızlık ve ihtiyaç'' birbirini tamamlayan kavramlar oldu. Bilim insanları, virüsün fizyolojik etkilerini ele aldıkları kadar psikolojik ve ruhi anlamda bırakacağı etkileri de ele aldılar. Planlar, programlar zorunlu olarak virüsün oluşturduğu tabloya endekslendi.

Virüs insan vücuduna nasıl bulaştıysa ve insana ne derece etki ettiyse devlet organizmasına da öyle bulaşıp etki bıraktı. Güçlü bir ekonomik, sosyal ve yönetimsel yapısı bulunan organizmalar daha kolay ayakta durup bu illetle baş edebildi. Ancak bünyesi zayıf devletler bu virüsten canlarını kurtardıysalar bile kalıcı etkilerinden kurtulamadılar. Sadece devletler değil insanlardan teşkil olmuş bütün organizmalar da bundan etkilendi.
Virüsün dünyadaki kalış süresi elbette sınırlı olacaktır. İnsan ömrü için uzun sayılabilecek bir süre, dünyanın ömrü için hiç de önemli değildir. Bu virüsü insanoğlu deprem gibi fırtına gibi bir afet olarak bilip ona göre hareket etmesi gerekir. Bir depremde insanın kendini koruyabilmesi veya en az hasarla kurtulabilmesi için nasıl bir kurallar silsilesine uyması gerekiyorsa bu tür bir afette de kuralları en sıkı şekilde uygulaması gerekiyor. İnsanlığın böyle bir afetten alabileceği ders şudur: Dünyada insanın dışında gerçekleşen, insanın hiçbir şekilde dahlinin olmadığı ve gücünün yetmediği ama doğrudan insanı etkileyen bu tür felaketler her türlü gafletten bir uyanış olmalıdır.

  YORUM YAP / YORUM OKU
KASIM DEMİRÇİN DİĞER YAZILARI
Hurhaber.com'da yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz. Sayfalarımızda kaynak belirtilerek yayınlanan haberler ilgili kaynağa aittir ve bu haberlerin kopyalanması durumunda, tüm sorumluluk kopyalayan kişi / kuruma ait olacaktır. Başka kaynak veya gazeteden alıntı yazarlar ve site yazarlarına ait yazılardan dolayı Hür Haber sorumlu tutulamaz.

ANASAYFA | GÜNÜN HABERLERİ | KÜNYE | REKLAM | RSS