Hayatımız yavaş yavaş normalleşmeye, Korona nedeniyle konulmuş olan kısıtlama ve yasakların kalkması ile tam olmasa da insanlarımız normal yaşam standartlarına dönmeye başladı. 
 
Uzun süredir görüşemediğim, fikirlerini önemsediğim, siyasetin duayeni bir arkadaşımı parkta torununu gezdirirken gördüm, özlem gidermek hâl hatır sormak için kısa süreliğine yanına oturdum. 
 
Konuşulacak o kadar çok şey birikmiş ki hâl hatır faslından sonra dayanamadı, direk kitabın orta yerinden “Kime oy vereceksin?” sorusu ile konuya girdi. 
 
“Daha seçim kararı alınmadı, adaylar belli olsun, sandığa gittiğimizde kime oy vereceğimiz belli olur” diye soruyu geçiştirmeye çalışsam da o ısrarla düşüncemi öğrenmek istiyor, ara vermeden de konuşmaya devam ediyordu. 
 
“Senin kafa da benimki gibi karışık değil mi?”  Dedi. Fakat cevap vermemi beklemeden: 
 
“Son günlerdeki siyasi gelişmeler, cevap ve açıklama bekleyen iddialar ve kötü ekonomik gidişat nedeniyle insanların kafası bir hayli karışık... Eskiden de karışıktı ama her geçen gün biraz daha karışıyor. Seçmen belediye seçimlerinde İstanbul, Ankara başta olmak üzere AK Partiye “Sarı Kart” gösterdi, kendine çeki düzen ver diye uyardı. Ancak AK Parti bu uyarıları dikkate almadı, seçim sonuçlarını da doğru okuyamadı. Bu nedenle de çeki düzen verilmesi gereken yanlışlar düzeltilmedi. Bütün bunlara bağlı olarak da seçmen tabanında şikâyetler arttıkça artı.” Diye devam etti.  
 
Dolmuştu, ara sıra susuyor ama ben konuşmadıkça da hızını alamayıp kaldığı yerden devam ediyordu. 
 
“Yılların emeğini mundar ettiler. Teşkilatlara kümesin başına tilkiyi müdür edercesine; düşüncesi hizmet ve AK Parti olmayan, siyaseti geçim kapısı olarak gören sadece kendi çıkarı için çalışanları getirdiler. Teşkilatları hallaç pamuğu gibi darmadağın ettiler. Sonra da teşkilatlara Ömerler, Ömercikler aramaya başlandı ama aranan kan bulunsa da yara derin olduğu için merhem olamadı... 
 
AK Partinin kılı kırk yaran, inceleyen, irdeleyen; hizmetleri ibadet aşkı ile yapan kurucu kadroları neden ve niçin nereye gitmişti ki meydan bunlara kaldı. 
 
Ununu elemiş, eleğini duvara asmış, “tuzlayın da kokmasınlar” denilen iki milli görüş kaçkını şimdi neyi konuşuyor ve nelerden şikâyet ediyorduk...? Sonuç ve gelinen nokta tabi ki bu olmamalıydı. Kurucu kadroların birçoğu ya trenden itilmiş ya düşmüş ya da iktidar vagonlarında yer bulmak isteyen entrikacılar tarafından katakulli ile trenden indirilmişti. 
 
Abdullah Gül, Ahmet Davutoğlu, Ali Babacan, Abdullatif Şener, Mehmet Bekaroğlu gibi aklımıza gelen gelmeyen birçok isimin Millet İttifakı saflarında yıllarca savundukları fikirlerin aksine akla zarar bir şekilde CHP'nin yedek kulübesinde bekliyor olmaları ise başka bir gerçek...  
 
Kime oy vereceğiz sorusuna gelince Rahmetli Erbakan'ın Muhsin Başkan'ın geri gelmesi mümkün mü?  Tabi ki geri gelmeleri, bizim de onlara gözümüz kapalı oy vermemiz mümkün olmadığına göre mevcut duruma göre kötünün iyisini aramak ve bulmak zorundayız. 
 
İçine HDP kaçmış, CHP'nin başını çektiği, dostları ile iktidara geleceğini söyleyen Millet İttifak'ının içinde, kıyısında köşesinde duruş sergileyen ismi ve geçmişi ne olursa olsun hiçbir parti ve adaya oy vermem/verebilmem mümkün değildir.  
 
Şimdiye kadar hata diyebileceğimiz uygulama ve söylemleri olmuş olsa da kronikleşmiş birçok soruna neşter vurmuş, istenilen düzeyde olmasa da yapmış olduğu hizmetlerinden dolayı Başkanlık seçiminde oylar Tayyib'e gidecektir, bende oyumu Tayyibe vereceğim. 
 
Ancak şımarık ve küçük dağları ben yarattım edası ile siyaset yapanları verdiğim oy ile daha çok şımartmamak için bu defa AK Partiye oy vermeyeceğim. Bu nedenle oyumu bu defa milli duruş sergileyen MHP ya BBP ya da dik duruş sergileyebilirse Yeniden Refah Partisine vereceğim...” 
 
Güya sohbetin başında arkadaşım bana kime oy vereceksin diye sormuştu ama dayanamadı, bana sorduğu sorunun cevabını da kendisi verdi. Ama diye de ekledi, bunları yazmak yok... İsim vermeden yazsam dediğimde olur verdiği için “kime oy vereceksin?” ana temalı sohbetimizi sizlerle paylaştım... 
 
Tabi ki milletin tam olarak iradesi ve ne dediği sandıklar açıldığında ortaya çıkacaktır. Şimdilik taşrada, kıyıda, köşede ikili üçlü sohbetlerde bu ve buna benzer konular konuşuluyor... 
 
İlgi duyanlara, ilgilenenlere, senin heykelini diktireceğiz diyenlerin gazı ile tüy diktiği için Çarşamba pazarında fotoğraf çektirmekle yetinenlere ilanen duyurulur.