Biliyoruz; “yüzyılın felaketi bizi zorluyor” kertesinden öte bir yerdeyiz... Ama şunu da biliyor muyuz, bilmiyorum: On-binlerin feci hayat kaybına ve milyonların göç fecaatine mal olan bu musibetimiz, iktidar mücadelesindeki “muharebe”yi yavaşlatmayacağını, mülayimleştirmeyeceğini.
Tersine; 2 buçuk ay kaldığı söylenen bu seçimi daha bir “karakolda bitirme” noktasına itmenin kılıç-kalkan kuşanmasına götürecek, bu felaketimiz bizi...
Bu felaketimizin tozu-dumanı ve kanı-revanı “şemsiyesinde” ak-koyun kuzusu postundaki bilumum faşistler kuzu sarması oldular!... Her-tarafı-türk “asker” Türker Ertürk'ten Dersim'in “komünist” başkanına, Turancı veletlerinden “alevi-sosyalist”ine kadar cümle-faşist cümbür cemaat, Uğurcan-Aysever olmaya yürüyorlar bu muazzam-fırsat “şemsiye” altında!
Bu “kuzu” cümbür-cemaat tanıdıktır: Bunlar sadece Menderes'i asıp Özal'ı öldürenler değil, partisini kapattırıp Karabekir'i elimine ederek Kemal'i ayaktayken öldüren kuyruğu-yara vicdanı-kara “yeni” CHP eliti, mirasyedi faşist-Kemalist “derinlik”tir.
Dolmabahçe'deki “9'u 5 geçe” finali, sadece 14 yıllık ayakta-ölüm periyodunun 57'sindeki kaçınılmaz sonuydu... Külliye'ye vardığımızda Erdoğan'a Öcalan'ın “Bize güncellenmişi lazım” demesini aktarmayı onun için unutmadım!
Ve; – aynen geçtiğimiz yüzyıl tarihinin Lenin'i, Kemal'i ve Mao'su kadar – bu yüzyılımızın başındaki ayakta-öldürme operasyonunun maruzu-ve-mağduru, henüz fizik olarak ayaktaki bu iki liderliktir.
Makus talih örneklerindeki gibi aynen, liderin bizzat “kendi eliyle” katkısını da alarak şüphesiz... Yıllara serpen bu tedricî operasyonun ana öznesi ise, kendi kurduğu Örgüt'ün “yeni” eliti oldu hep: İlkinin SBKP'si, diğerinin ÇKP'si, Kemalistlerin CHP'si, şimdikinin “AKePe”si...
“Tepkili” bir gazeteci ile geçtiğimiz Aralık ayındaki kısa bir yazışmamızda, onun: “Hiçbir şeyin garantisi yok ama, Erdoğan'a bir şey olmaz, bu tür rejimler maalesef bir şekilde sürüyor” demesine benim: “Erdoğan'ın hiç yok. En ‘fragile' (kırılgan) olan odur, çünkü arkasında ne ‘kendisi' ne ak-partisi var!” deyince, şu mesajı düştü: “Eğer öyleyse şahane haber, Şahane”... Mesajlaşmamız duruyor kaydımızda.
İmralı'da iki gün, tedrici süreçteki onun bu kendi katkısı odağında saatleri doldurduk... Birinci günün bir yüklenmesi anında gözlerini yumarak “Beni çok zorluyorsun” derken, ikinci günün bir durduk-yere yerinde “Seni buraya Allah gönderdi” deyiverdi.
Yani O'na anlattım, Erdoğan'a anlatamadım... “Kavimler kapısı” denen bu kültürler deryası Anadolu anasının kucağı “biz” herkese yeter. Fakat “her-tarafı türk” ucubeleştirilmiş Türklüğe dar gelir, hatta mezar olur Allah muhafaza!
Şahsımın 2 kardeşi, 2 yeğeni ve 1 de öz-oğlu birer Türk ile evlendi: bunlardan 10 da evlat-torun var... Bu faşistler en başta harbi Türklüğün azılı düşmanlarıdır!
Adına “Çözüm Süreci” denen 3 koca yılı kimin neden-nasıl o vahim akıbetle heba ettiğini çözmeden, Cumhuriyet'in güncel beka sorununa girilemez. Ve Kemal'i Dolmabahçe'de öldüren bu Kemalizm bu devleti yıkıma götürür. Kerhî MHP-Perinçek ittifakıyla Erdoğan liderliğini bir-tür çemberine almış olan bu Kemalizm...
Oysa: Erdoğan liderliğindeki Adalet ve Kalkınma Partisi, 2010'lu yılların ilk yarısı boyunca, küçümsenemeyecek bir örgütlü mücadele ile Cumhuriyeti bu Kemalist omurganın askeri vesayetinden büyük oranda kurtarmıştı... Sâri ve şamil bir kolektif-akıl ile seçimin “bir miktar” tehiri, zarurî gibidir.
Bu “20 yıllık nefes-nefese çözüm maratonum” dediğim yoğunlaştırılmış hayatımda “ortalama” insanımızdan en çok duyduğum, umudu dibe-vurmuş cümle şudur:
“Boşuna uğraşıyorsun, çözüm istemiyorlar... işin ‘Ekmeğini' yiyenler var!” Bu imansız, izansız ve vicdansız “ekmekçiler” tarafında değilsek, bunun için birlikte “Bir aklın nesi var, iki aklın ‘sesi' var” temelindeki istişare ile 40 yıllık “aynı şey yap farklı sonuç bekle” vahametinden çıkmak hem mümkün hem elzemdir.
Kriz'in siyaset ve sosyoloji tarihindeki en kısa tanımı dört kelimelik cümle ile yapılmıştır: “Eski ölüyor, yeni doğamıyor ise” kriz ciddidir... Bu devlet bir “devlet krizi” kavşağındadır! Türkiye bir kaosa doğru itiliyor: Yeni doğumdan ıraktır. Eski ölmemeli!
Bunun eşiğine yaklaşmış hâldeyiz! Köhnemiş Kemalist öbeklerin Erdoğan liderliğini ve partisini çepeçevre sarmış olması ile, bu eşiğe toslamak üzereyiz.
“Her şerrin bir hayrı” vardır ve çıkarılabilirdir. “Zararın neresinden dönülürse...” deyip işimize koyulmaz isek; “geçmiş olsun” olanı değiştiremeyiz!
Her şerde varit olan olarak, Türk-Kürt ilişkilerinin İmralı ile bir hâl yoluna girmesi “Karakola gitmeme”
hayrının vesilesi olabilir. Erdoğan'ın çokça söyleyegeldiği: “Bir Müslüman bir deliğe iki kez sürülmez” ise eğer...
Şüphesiz ki bu şart ile.
Ali Kemal Özcan
22 Şubat 2023