Bugün izlediğim Akhisar Belediye Spor-Sivasspor ve Trabzonspor-Eskişehirspor maçlarında, her dört takımın başında sahaya çıkan dört teknik direktörün ortak özelliği, her dördünün de bir oyun ve buna bağlı olarak bir oyun planına ihtiyaç duymaksızın, takımlarını sahaya sürme cesareti göstermeleriydi. Eğer futbol kamuoyu bu derin ve bence çok anlamlı cehalete cesaret ediyorsa, benim de onlara katılmaktan başka elimde hiçbir haklı gerekçem olamaz.
Ama gene de bu durumun “biraz” tuhaf olduğunu kabul etmeliyiz. Çünkü adı futbol olan bu aktivitenin özü ve görünür nesnesi oyundur. Eğer ortada bir oyun yoksa, sahaya çıkmış oyuncular önceden çalışılmış bir planlamayla aktivitelerini sergilemeyeceklerse, o zaman aslında ortada futbol da yoktur. Kimbilir belki de izlediğimiz futbol değil de deve güreşinden ibaret bir hallisünasyondur.
Kimi teknik direktörlere haksızlık etmek pahasına, “Türk tipi teknik direktörlerin bir oyun ve buna bağlı bir oyun planı yoktur” genellemesi yapmak sanırım çok büyük bir yanlışlık ve hata olmaz.
Türkiye'de teknik direktörler, özgün, egemen, inisiyatif alan ve kendi iktidarının egemenliği altında uygulayıp geliştirecekleri bir oyun algısına ihtiyaç duymazlar. Onlar rakibin hatalarından, zaaflarından, yetersizliklerinden ve kifayetsiz durumlarından yararlanmayı, bu “köylü” kurnazlığını oyun sayıp herkese yutturmaya çalışırlar.
Her maçı dikkatle izleyen bir sporsever, maçların neredeyse bütün anlarının kendiliğinden, rastlantısal ve rakiplerin karşılıklı olarak yaptıkları hataların toplamından ibaret olduğunu rahatlıkla görebilir. Maçların başlangıcında hiçbir özgünlük yoktur, bitişleri de enaz başlangıçları kadar akıl dışıdır. Çünkü Türkiye Süper Ligi'nin yegane gerçekliği, rakibin hatalarını kollamak ve istismar etmekten başka hiçbir şey değildir.
Türk futbolunun kaostan beslenen kaotik karakterinin birincil ve en önemli sebebi teknik direktörlerin oyun üretmeye yatkın olmayan zihin durumlarıdır. Alanı, zamanı ve onbir kişilik insan kaynağını aynı denklem içinde tutup, rakibin varlığına rağmen bu denklem ile bir mimari yaratmak onlara Mars'da yeni bir hayat yaratıp, kurgulamak kadar zor gelir.