İslam sadece akıl, mantık dini değil, bir gönül, aşk ve ruh dinidir. Gönüllere hitap eder, ruhlara tecelli eder. Ruhsuz beden nasıl ise, İslamsız, imansız kalpler de taş gibidir. Kalp yalnız etten, kandan oluşan, pompa görevi gören bir organ değildir. Onun içini ruh doldurur, iman doldurur, sevgi ve merhamet doldurur. Örneğin bir tanıdığımızın çocuğu kanser hastasıdır ve bu durum sizi üzüyor, düşündürüyor ise, bir şeyler yapma heyecanı hissettiriyorsa, demek ki o kalbin içi merhamet, sevgi ve yardımlaşma duygusu ile doludur. İslam önce kalpte başlar, tüm bedene sirayet eder. Bu beden abdestle temizlenir, namazla kaim olur. Dil ile inancını söylemek ve savunmak, imanın bir gereğidir. İman dolu bir kalp ancak amellerle kuvvet bulur. Davranışa geçmeyen, eylem bulmayan bir düşünce sadece fikir zemininde kalır. Fikir önemlidir ama hareket bulduğunda daha çok ehemmiyet kazanır. Kalpler de bu yüzden ancak İslam'la yoğrulursa hayat bulur, değer kazanır. İnanıyorum ama yapamıyorum demek, bir aşığın seviyorum ama söyleyemiyorum demesi gibidir. Söylenememiş bir aşkın hiçbir değeri yoktur. İslam söz dini değil eylem gerektiren hayatın içinde olan bir dindir. Tüm nebiler bunu söylemiştir.
Günümüze baktığımızda insanların eylem ve amele önem vermeyip sade fikir, düşünce, konuşma olarak İslam'ı kullandığını ve savunduğunu görüyoruz. İslam'ın kendisinin savunulmasına ihtiyacı yoktur. Ama onu savunmaktan ziyade, dünyevi amaç ve hırsları için kullanmaya çalışanlar vardır. Oysaki bu İslam'a yapılabilecek en büyük ihanettir. Siz İslam'ı kendi dünyevi gayeleriniz için dilinize alıp konuşurken, sizi İslam'ın bir temsilcisi gibi görenler, daha sonradan sizin yanlış ve hatalarınızı görünce dinden, imandan soğuyabilir. Bu dünyada Efendimiz aleyhis selatı vesselam'dan sonra başka hiç kimse İslam'ı hatasız, noksansız temsil etme kabiliyetine ulaşamaz. O yüzden dikkat etmek elzemdir. Eğer konuşmanızda veya yazınızda bir ayet, bir hadis paylaşıyorsanız bu sizi İslam temsilcisi yapmaz ama bir sorumluluk verir. Çünkü artık siz İslam'ı referans alan birisinizdir. Misalen bir kişi Karl Marks okuyup onun düşüncelerini anlatıyor, yazıyorsa ona Marksist denilebilir ve artık o kişi bu savunduğu davasından sorumludur. Hem dünyada, hem ahirette ona bu davasından dolayı sorumluluk vardır. Hiç kimse söylemlerinden ve yaşayışından ötürü, Evet Dünyada savunuyordum ama ahirette mesul değilim diyemez. Söylediklerimizden ve yaptıklarımızdan sorumluyuz ve hesaba çekileceğiz. Siyasal İslam dedikleri şey de aynen bu örnekte olduğu gibidir. Siyasal ve düşünsel zeminde İslam'ı referans gösteriyorsanız bu size sorumluluk katar. Felsefenizde eğer İslami kelime ve kavramlar varsa Müslüman felsefecisiniz ve artık sizi bağlayan bir konu vardır. O yüzden İslami bir siyaset yürütürken kelimelerinize, harflerinize, eylemlerinize dikkat etmelisiniz. Siyasal İslam çökmüştür dedirtmemek için, elinizden geleni yapmanız lazım. Çünkü artık saldırılar şahsınıza değil inancınıza yapılmaya başlar.
İslam medeniyetimizi yıkmaya çalışan batıl ve yıkıcı akımlara karşı, bizler hakiki İslam anlayışını savunmalıyız. İslam'ı kullanan değil yaşayan bir mümin olmalıyız. Elbette bir gün, özlediğimiz Türk İslam Medeniyetimizi yeniden inşa edip yeniden bu toprakları Türk İslam kültürü ile yeşerteceğiz. Türküm demekten çekinmeden, rahatça büyük Türk milletini en güzel yerlere getireceğiz. Aziz Türk milleti her daim İslam'ın hadimi ve hizmetkârı olmuş ve olacaktır. Türk İslam ülküsü ilelebed yaşayacaktır. Hilalin doğduğu tüm diyarlarda birleşmiş ve kaynaşmış bir Türk-İslam dünyası ilk ve en önemli hedefimizdir. Türk İslam ülküsü büyük bir fikrin ve davanın adıdır. Allah'ım! Tüm Müslümanları bozgunculuktan, düşmanlıktan, ihanetten ve kötü ahlaktan ve her türlü şerden, musibetten muhafaza eyle!
Alperen KILIÇ
Eğitimci Yazar