Vincenzo bir kumar oynadı, yazı dedi tura çıkmadı. "Kurt" denilen Kuntz'un neşesiz, heyecansız, mutsuz bıraktığı takıma adeta sihirli bir değnek gibi dokunarak takımı ateşledi ve bu galibiyetin en büyük aslan payını da o hak etti.
Önce Montella!
İlginç sayılabilecek oyuncu tercihleri ve eleştiriye çok açık sahaya sürdüğü ilk 11 ile daha ilk dakikadan ne yapıyor bu adam dedirtti. Kendi takımında doğru düzgün süre alamayan Samet Akaydın'ı listenin en başına yazdı. Direkt değil kanat forvet olan Barış Alper'i en uca koydu ama gelen sonuca bakılarak Balkanların kuzeyinde, Avrupa'nın gözünün önünde söke söke, terinin son damlasına kadar mücadele ede ede galibiyet getiren bir takım ortaya çıkardı.
Montella'nın uzun top taktiğinin yanında maalesef gol ve pas vuruşlarında başarısız olduğumuzu da bu maç özelinde kabul etmek zorundayız. Eğer ki dün akşam bu noktada daha becerili olsaydık ecel terleri dökerek değil... Hırvatların gözünün içine baka baka, sahada oley çeke çeke, karşılarında çubuk kraker yiye yiye galibiyete uzanacaktık.
Unutmadık Kurduğumuz O Düşleri...
İtalya ile birlikte ev sahipliği yapacağımız EURO 2032 öncesi önümüzdeki 9 yılda artık o turnuvanın favorilerinden biri olmanın zamanı gelmeyecek mi? Neden Filenin Sultanlarının başarılarıyla övünürken futbolda da seviyeyi o noktalara çıkartmayı amaçlamıyoruz? Biz kendimizi dev aynasında görmeyelim ama kendimize rakip olarak da Letonya, Ermenistan gibi ülkeler de seçmeyelim. Biz İcardi, Dzeko, Aboubakar, Balotelli gibi yıldızları barındıran bir ligin ülkesiyiz. Bu galibiyet bir milat olsun ve artık hem kulüpler bazında, hem de Milli Takım bazında potansiyelimizin farkına vardığımız bir gece olmuş olsun.