Türkiye siyasi tarihinde bir devir daha kapandı.
AK Parti ile CHP yaklaşık 35 gün 35 saat süren koalisyon görüşmeleri sonucunda ortaklaşamayarak hükümet kuramayacaklarını ifade ettiler.
Bundan sonrası için geriye tek seçenek erken seçim kaldı, hatta tekrar seçim de desek yanılmış olmayız.
Bugüne kadar liderlerinin elini sıkmaktan bile kaçındığı AK Parti ile CHP'nin koalisyon için bir araya gelmesi ve bu noktada birbirlerini dinlemeleri ve belki de uzun zamandan sonra birbirlerine temas edip tanımaları azımsanmayacak bir kazanımdır.
Halkın da zaten takdiri kim iktidar olursa olsun Meclis'in 550 milletvekiliyle sorunları çözmek için bir işleyişe sahip olması birinci önceliğidir.
Bu bakımdan AK Parti ile CHP'nin masayı kurması ve bu noktada masayı fikirleriyle donatmaları bundan sonraki seçimde iki partiye de yarayan bir durum olacaktır.
MHP'nin ise bu masadan kaçarak arka plandan akıl vermeye kalkışması ise halkın tercihinde nasıl bir değişim yaratacaktır, bekleyip göreceğiz.
Koalisyon olur olmaz, mesele Türkiye'nin meselelerini oturup konuşmaksa 35 saatlik konuşmadan çıkarılan dersler, özeleştiriler ve icraata dönüşecek uygulamalardaki ileri adımlar mutlaka olacaktır.
Bu açıdan bakıldığında bile bu koalisyon görüşmesinin kazanımı büyüktür.
Her ne kadar Kemal Kılıçdaroğlu yapmış olduğu açıklamada “biz koalisyonu görüşmedik” dese de en azından havadan sudan çay sohbeti yapmadıklarına dair inancımızı diri tutmak tek dileğimiz.
Hem zaten madem koalisyon görüşmesi yapmadığını ifade ediyor Kılıçdaroğlu neden CHP'den Akif Hamzaçebi geçenlerde “dört senelik bir koalisyon hükümeti üzerinde anlaşmaya varıldı” diye bir açıklama yapıyor?
Ya da Kemal Kılıçdaroğlu koalisyon görüşmesi yapmadık diyorsa ne görüşmesi yaptıklarını neden açıklamıyor?
Çözüm Süreci için “şeffaf olmalı” diye bas bas bağıran Kemal Kılıçdaroğlu koalisyon görüşmelerinde neler konuştuklarını “şeffaf” olması adına açıklasa hiç fena olmaz.
Bunu açıklamasa bile neden bugüne kadar Akif Hamzaçebi tam tersi bir açıklama yaparken kendisinin neden koalisyonla ilgili bir şey konuşulmadığını söylemesini de izah etmek zorunda.
Koalisyon görüşmeleri yaparken her cümlenin başında koalisyon deme zorunluluğu yoktur diye tahmin ediyorum.
Öyle ki Ahmet Davutoğlu CHP ile koalisyon görüşmelerinde konuşulan eğitim ve dış politika konularında derin farklılıklar olduğunu ifade etti.
Bu derin farklılıklara rağmen 4 senelik bir koalisyon hükümeti kurmanın imkânsız olduğunu bilemeyecek durumda mıdır Kemal Kılıçdaroğlu?
Bilemiyorsa derin fikir ayrılıkları yaşadığı bir partiyle 4 sene boyunca nasıl koalisyon hükümetini kurup da yürütecektir?
Yinede her şeye rağmen Kemal Kılıçdaroğlu Türkiye'nin geçtiği bu kritik süreçte Devlet Bahçeli'den daha önemli bir rol oynamıştır.
Devlet Bahçeli'nin 7 Haziran'dan sonra tüm kapıları kapatması AK Parti ile CHP'nin koalisyon kurmasının “tarihi vazife” ile ölçülendirmesine gölge düşürmüştür.
Madem böyle bir hükümet “tarihi vazifedir”, neden Devlet Bahçeli bu “tarihi vazifenin” ortağı olmak istememiştir?
Ya da AK Parti ile CHP'nin Türkiye'nin tüm sorunlarını çözebileceğine inanıyorsa kendi partisi sorun çıkaran ve sorunları çözemeyen bir parti midir?
Tüm bu eksende arka plandan elini taşın altına koymadan taktik vererek Türkiye'nin sorunlarına çözüm araması pek de mümkün gözüken bir şey değildir.
Devlet Bahçeli'nin bu tutumu halkın nezdinde ters düşmüş olacak ki artık halkın iradesinin yansıyacağı sandıkları bile “zehir” olarak nitelemekten geri kalmadığı gibi uzlaşmayı çatışmacı bir tavra dönüştürmesi de işin tuzu biberi olmuştur.
İşin aslı 7 Haziran gününden itibaren hiçbir koalisyonun Türkiye'yi yaramayacağını ifade etmiştim.
Son günlerde çok kullanılan “halk koalisyon istedi” lafına katılmadığımı da aynı şekilde söylemiştim.
Çünkü seçmen sandıkta oy kullanırken partisi koalisyon ortağı olsun diye oy vermez, tek başına iktidar olsun diye verir.
Şimdi yeniden yapılacak olan seçimlerde şayet oy oranlarında büyük bir dağılım olmazsa halkın takdiri bu tablonun devam etmesi yönünde olur ve partilere bu tabloyla uzlaşmaları gerektiğini söyler.
Sırf bu nedenle bile gerek koalisyon görüşmeleri olsun gerekse seçimden sonra tüm yaşadığımız hadiseler olsun seçmenin erken seçimde oyunu belirleyeceği başlıca hususlar olacaktır.
O nedenle geçirdiğimiz bu günler bir kayıp değil, gelecek adına belki fark edeceğimiz belki de fark etmeyeceğimiz ama olumlu olmasından da şüphe duymayacağımız kazanımlar olacaktır.
İstikşafinin sonu hayırlı olsun.