Boğuyor, öldürüyorsun kendini, bana zarar vererek, farkında mısın?
Ağaçlarımın her yaprağı özgürce sallanırken, tatlı gölgeliklerle sizleri serinletirken, dağları yemyeşil ormanıyla tutmuşum kaymasın diye toprağı, kucak açmış, tüm canlılara yuva olmuşum. Kirli havayı alıp temiz hava vermiş bitkilerim, akla gelmedik sayısız güzelliğe bezemişim etrafınızı.
LÜTFEN kirletmeyin, talan etmeyin, zarar vermeyin beni!
Çirkinliğimle cehennem, güzelliğimle cennettir benim varlığım.
İçinde bin bir canlıyı barındıran, gemilerle uçsuz bucaksız ufuklara yelken açtıran beni denizlerimi, okyanuslarımı kirletmeyin, yok etmeyin hırslarınız yüzünüzden, kendinizle birlikte…
Yok etmeyin atmosferimi, zehirlemeyin, kirletmeyin havamı yoksa olan size olur. Ben değişim geçirerek yine varlığımı bir şekilde devam ettiririm…
Ben, içimde yaşayanları tutarım, beslerim, canlandırırım. Bastığınız her adımda varlığımı hissedersiniz. Adım adım yok etmeyin, kısırlaştırıp, çoraklaştırıp, kendinizle birlikte bana da zarar vermeyin…
Söylesem anlayabilir misin, anlatabilir misin dünyaya, yapılan ve yapılacak zararları durdurabilir misin?
İçinde yaşadığın ormanı, denizi, toprağı, havayı; görebileceğin, yaşayabileceğin her şeyin kaynağı benim. Beni yok etmeye çalışırsan adım adım, kendini de beni değil asıl kendini yok edersin. Ormansız çorak topraklarla, kirlenmiş denizlerle, senin varlığın olamaz.
Birbirinizi, hırsınız uğruna toprakları kanla sulayarak sadece kendinizi değil, benim de sizlerin yaşaması için var olanları da yok ediyorsun ve sen anlıyorum ki hala farkında değilsin.
Bilinçsizce etrafı kirleten fabrikaları, santralleri, madenleri zincirleme sona doğru yolculukta, hepsinin katkısı tartışılmazdır, ödeyeceğin bedellerde en büyük pay sahibi sensin ve sen seyirci olduğun sürece, bu bedeli ödeyecekler arasından kendini kurtaramazsın.
Anlıyor musun? Senin varlığın, benim yaşanabilir varlığımı korumana bağlı…
Ozon tabakasının gittikçe incelmesinde, ayın uzaklaşmasında, mevsimlerin bozulmasında, depremleri tetikleyen etkenlerin çoğalmasında, katkıların ne kadar, bir tart, tartabilecek cesaretin varsa eğer...
Bir an için gözünü kapa; kuşların, suların sesini duymadığın, yemyeşil ormanların olmadığı, zararlı güneş ışınları yüzünden dışarıda fazla kalamadığın, zararlı toz zerrecikleri nedeniyle rahat nefes alamadığın yerlerde yaşadığını düşün. Öyle bir yerde yaşamak ister miydin?
Bugünün değerini bilmeyip, son pişmanlıklarınla kendine ceza vereceğine, bugünden geleceğine sahip çıksan olmaz mı?
Söylediklerimi hala anlayamadın mı insanoğlu?
Boğuluyor, ölüyor, öldürüyorsun kendini, aslında bana zarar vererek, görüyor musun?
Anla artık!
Ben yoksam, sen de yoksun…
Cengiz ÇETİK