İmamoğlu ile kişisel hiçbir sorunum ve alıp veremediğim yok. Kendisi ile tanımışlığım, görmüşlüğüm ve bilmişliğim de yok.
Herkes gibi Ekrem İmamoğlu İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına aday gösterildiği zaman basına yansıdığı ve yansıtıldığı kadarı ile tanıdım. Yaptığı her siyasi çıkışı ile doğal olmayan ve yapmacığım diye bağıran bir siyasetçi portesi ile zihinlerde yer etti.
Ordu Valisi ile yaşadığı “Bas-İT” tartışması ile ne kadar agresif ve geri vitesi manevrasının kuvvetli olduğunu gördüğümüz siyasi ilk yol kazası idi.
Seçim öncesi elinde Kur'an okuyan, camilerde dua eden bir görüntü çizen Ekrem İmamoğlu seçildikten sonra, yatlarda deniz, dağlarda kızak keyfi ile sosyetik bir siyasetçi profili ile arzı endam eyledi.
Şimdi bu satırları okuyanların AKP'nin trolü, İstanbul'u kaybetmenin hazımsızlığını yaşıyor diye kendilerini teselli etmeye çalışacaklarını biliyorum. Çünkü İmamoğlu'nu eleştirenlere basma kalıp ezberledikleri bu kelimeler ile cevap veriyorlar.
Bu kendi yakıştırmaları ve ön yargılarıdır. Üstüme de alınmıyorum.
İstanbul seçimlerini İmamoğlu kazanmadı. AK Partinin yanlış adamlarına tepki olarak seçmenin sarı kart göstermek isterken İstanbul ve Ankara seçimleri yol kazasına uğradı...
İstanbul seçimleri Türkiye'den ayrı düşünülemez. İkinci seçim öncesinde bayram ziyareti için memleketlerine gelen birçok İstanbul seçmeni ile durumun kritiğini yaptığımızda o zamanki il ve ilçe yönetimlerinin basiretsiz ve uygunsuz davranışları nedeniyle sandığa gitmediklerini ifade edenler az değildi.
Bayram ziyaretine gelenlerin taşradaki AK Parti yönetimlerinin de basiretsiz, kendi yakınlarına akraba eş dostuna iş bulma kurumu gibi çalıştığını, parti binalarını da halka hizmet yerine kendi özel büroları gibi kullanıldığına şahit olunca da İstanbul AK Parti seçmeni sandığa gitmeyerek tepkisini koydu...
Millet İttifakı üyesi partiler ve fanatik seçmenleri haşa kerameti yüzünde Rabbi Yesir okunduğuna inandıkları İmamoğlu'nda gördüler. O günden sonra da İmamoğlu'nu geleceğin Cumhurbaşkanı görmeye başladılar...
İmamoğlu da bu havaya kendisini çabuk kaptırdı ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı gibi değil de Cumhurbaşkanı edası ile davranmaya ve HDP'ye teşekkür babında Güneydoğudaki illeri ziyareti, fidan dikmeler ve İstanbul'u yönetmekte başarısız olması gibi nedenlerle kendisine verilen avansı iyi kullanamadığı için de her gün kendisine verilen avansı ve desteğini tüketti.
Şimdi gelinen noktada 6+& masasında Millet İttifakında Millet İttifakına Cumhurbaşkanı adayı aranıyor...
Millet İttifakının Cumhurbaşkanı olarak birçok aday ismi zikredilse de Kılıçdaroğlu, Yavaş ve İmamoğlu isimleri üzerinde bir döngü içine girildi.
HDP Demirtaş'ın yaptığı açıklama ile desteğini İmamoğlu'na ilan etti. Masada olmasına rağmen Gül'ün destekçisi görünen ve kendi partilerinin amblemi ile seçime gireceklerini açıklayan Deva Partisi de İstanbul İl Teşkilatının verdiği iftara İmamoğlu ile Babacan'ın birlikte gelmesi de İmamoğlu'na destek olarak değerlendirildi.
Her ne kadar İmamoğlu topu taca atmadım gibi açıklamaları ile ağzının ucuyla aday değilim dese de bu açıklamalar siyaset kulislerinde herkes “istemem yan cebime koy” diye okuyor. Aslında doğrusu da bu...
Kılıçdaroğlu ile İmamoğlu arasında devam eden ABD Büyükelçisi ile yenen yemek, kamera görüntüleri, otel odası ve elektrik vakası olarak adlandırılan kumpas olaylarının perde arkasında yaşananları sağır sultan bile duydu...
6+& masasının görünen ve görünmeyen aktörlerinin gönlünde İmamoğlu yatıyor ve destekleri halen sürüyor (du).
İmamoğlu'nun Ramazan Bayramı'nda yapığı Karadeniz turu milat olur mu bilemiyorum.
Çünkü Sarp Kapısından başlayıp Trabzon'da biten adı bayramlaşma aslında ben buradayım ve Cumhurbaşkanı adayıyım olan bu program İmamoğlu açısından tam bir fiyasko ile sonuçlandı.
Karadeniz seçmeni siyasi görüşü ve düşüncesi ne olursa olsun hemşerisine sahip çıkan bir seçmen profiline sahip olduğu bilinse de Karadeniz seçmeninin İmamoğlu'na mesafeli duruşu gözden kaçmadı.
Her ne kadar İmamoğlu'nu destekleyen cenah ve sosyal medya hesapları coşkulu kalabalıklardan bahsetse ve fotoğraf hileleri ile bu algıyı yaratmaya çalışsalar da gerçeğin öyle olmadığı herkes tarafından görüldü.
İmamoğlu'nun afişlerinin indirilmesi olayı her ne kadar AK Partiye mal edilmeye çalışılsa da CHP teşkilatlarının da işin içinde olduğunu iddia edenler bir hayli fazla.
Aynı zamanda yer yer lehte tezahürat olduğu gibi İmamoğlu'na tepkilerin de olduğu gözlerden kaçmadı...
İmamoğlu Doğu Karadeniz gezisinden ava gidip ayağına sıkmış bir siyasetçi olarak dönüyor.
Koltuk değneğinin yeterli olup olmadığını ilerleyen günlerde göreceğiz.