Avcılık ve Atıcılık Kulüplerinde genellikle bir çan bulunur. Avcılar av hikayelerine kendilerini kaptırıp olayları abartmaya başladıkları ve ipin ucunu kaçırdıkları zaman biraz usturuplu olun anlamında ironi amaçlı bu çan çalınır…
Birde Nasreddin Hocaya atfen, kendine zorla küfür ettirmeye çalışan kişiler için anlatılan “ağzındaki baklayı çıkarmak” ile ilgili bir hikâye vardır ki o da dikkat çekici olup konumuz ile doğrudan bağlantılıdır.
Bursa-Nilüfer Çalı İmam-Hatip Ortaokulunda para için dansöz oynatıldığı ile ilgili haberi okuduğum zaman gayri ihtiyari “insafınız kurusun” diye isyan ettim. Sonra da çanı mı çalsam yoksa ağzımdaki baklayı mı çıkarsam diye düşündüm.
Yalan söylemenin mutsuz, huzursuz ve sevgisiz ahlak yoksunu insanların beyinlerindeki hayallerini dile getirdiği hastalıklı bir eylem olduğu ve Sevgili Peygamberimizin (SAV): “Yalanın münafıklığın alameti olduğunu” konusunda ümmetini uyardığı için hem çanı çalmaktan hem de ağzımdaki baklayı çıkarmaktan vazgeçtim ve “Allah ıslah etsin ve şifa versin” diye Rabbime havale ettim…
Susmak aslında en büyük çığlıktır. Ancak konu Allah'a (CC) havale edilmiş ise artık orada susmak edeptendir.
Bir insan doğru olmadığını ve sonradan gerçeğin ortaya çıkacağını bile bile nasıl yalan söyler? Manipülasyon ve kurgu haber ile kamuoyunu nasıl yanıltır? İnsanlara nasıl iftira atar…?
Bir dostum: “Evlat, insansa yapar” diyordu.
Evet, sonuçta herkes yaradılışının gereğini ve tıynetine uygun olan davranışı sergileyecektir.
Bülbül, bülbül gibi ötecek… Karga da karga gibi gaklayacak, ağaçkakan da ağaçkakan gibi içten içe bünyeyi kemirecek, yılan da zehrini kusup, tıslayacaktır. Yalancıda yalanını söyleyecektir.
Bir yılanın sevgi pıtırcığı olması, bir bülbülünde insan gibi konuşması beklenemez ise yalancının da dürüst olması ve doğruyu söylemesini beklenemez.
Fonlanmış “Yalan Üretim Merkezinin” Bursa-Nilüfer Çalı İmam Hatip Ortaokulu'na ait salonda 8 Mayıs günü düzenlenen etkinlikte dansöz oynatıldığı ile ilgili haber yalanın iyice kuyruklusu cinsinden ve çarpıtmanın dik alası oldu.
Evet dansöz oynatılmıştı ama İmam-Hatip Ortaokulunda değil de aynı binada bulunan başka bir okulun Okul Aile Birliği tarafından yapılmıştı. Yalansız yaşayamayan cenah olayın öznesini İmam-Hatip Ortaokulu olarak değiştirip haberi çarpıtarak servis ettiler.
Sonradan olayın düzmece ve manipülasyon olduğu anlaşıldı ama yalan Dünya'yı üç defa dolandı...
Salla yalanı, inananı öpeyim misali…
Nasıl olsa yalanlarının ve kumpaslarının pazarlıksız alıcıları ve Bila kaydı şart yalanlarına inanmaya hazır kitle mevcut. Aldıkları yalan, sattıkları yalan, söyledikleri yalan… Sanki insan değil de yalan makinası. Bütün işleri güçleri yalan, dümen, algı ve manipülasyon…
Eskiden “Yalancının mumu yatsıya kadar yanar.” Derlerdi. O kadar baydılar ki artık millet tahammül edemiyor, değil yatsı ezanını, akşam ezanını beklemeden ağızlarından çıkar çıkmaz yalanları balon gibi söndürüyor…
Sanıyorlar ki yaptıkları ve söyledikleri ile halkı aldatıyorlar. Oysaki “Ava giden avlanır.” Misali halkı aldatmaya çalışırken kendilerini aldatıklarının farkında bile değiller.
Sonrada dönüp halk bize neden inanmıyor ve güvenmiyor? Diye sormaları yok mu işte bu da zekâ seviyelerinin göstergesi oluyor.
İmam-Hatip Liseleri açıldığı günden beri karşı çıkıldı ve bu okulların açılmaması için her türlü engeller çıkarıldı. Türlü türlü iftiralar, kumpaslar, suçlamalar yapıldı. Öğrencileri hakkında olmadık, akla hayale gelmedik iftiralar atıldı. Yetmedi, öğrencilerinin bazı okullara girişleri yasaklandı. Bunlar da yetmedi aldıkları puanlar düşürüldü ve bazı okullara gitmeleri engellendi.
Üzerlerinden demokrasiye balans ayarı için tanklar yürütüldü. Okul bahçesine polisin girmesine dahi tahammül edemeyen bugün demokratın sosyal soslusuyuz diye kasım kasım kasılan ve ağız dolusu, demokrasi, hürriyet, insan hakları gibi nutuklar atanlar o zaman tankların paletlerini yalarken dilleri, alkışlarken de elleri kızardı.
Bugün kadın hakları derken ağızları yamulanlar, o dönemlerde Hitler benzeri “İkna Odaları” kurulurken hiç sesleri çıkmadı. İnsanlık dışı böylesi faşist uygulamaları görmezden duymazdan geldikleri gibi açıktan destek vermekten de geri durmadılar.
Aradan zaman geçtikten sonra toplumdan gelen tepkiler üzerine “Evet, zamanında hatalar yaptık. Şimdi o kesimle helalleşeceğiz.” Diye nutuk atarken “Dansöz” olayındaki gibi aslı astarı olmayan haberlerle mi helalleşme oluyor diye insan sormadan edemiyor.
Siyasi görüşünüz ne olursa olsun…Hangi siyasi kliğin mensubu olursanız olunuz ama önceliğimiz insan, dürüstlük ve saygı olsun… Milletin dini, diyaneti ve kutsalları ile uğraşmaktan vazgeçin ve yalan söylemeyin ki savunduğunuz fikirlerin önemi ve kıymeti harbiyesi olsun… Söyledikleriniz karşılık bulsun, saygı görsün.
Yoksa milletin böylesi boş laflara karnı tok…
Bu bağlamda, Müslüman Mahallesinde salyangoz satmaya kalkanlara Bor'un pazarının geçtiğini Niğde pazarında da tezgâh açılacak yer kalmadığını hatırlatmak gerekir sanırım.