Yeni Cumhurbaşkanı..
Yeni Başbakan..
Ve yeni hükümet..
3 gün içinde üçüyle de tanışmış olduk.
Açıklanan yeni hükümet bize zannedersem şunu işaret ediyor.
“Temel öncelik ve ana stratejimiz 2015 seçimleri ve bu seçimlerde elde edilecek çoğunlukla 30 yıldır bizi esir alan artık Türkiye’nin sırtında sadece bir kambur değil kokuşmuş bir yüke dönüşen her yönüyle gerici, çağdışı Anayasayı değiştirmek.”
Böyle baktığımız zaman yeni hükümette yer alan bakanları bu 8 aylık yürüyüşte biraz daha nefes alma, oksijeni tazeleme ve olası saldırıları ortadan kaldırmaya yönelik bir tablo görüyoruz.
Başında ülkenin karizmatik lideri, Başbakan olarak da coğrafyayı en iyi bilen, uygulamış olduğu politikayla da uluslar arası güç merkezlerini olacaklara önceden önlem almaya davet eden, ağır bedeller ödenmeden de sorunların çözülebileceğini ısrarla vurgulayan bir aktör...
Yani Gazze üzerindeki abluka kalkmadan İsrail-Filistin barışının olamayacağını,
Maliki gitmeden Irak’ın sağlıklı bir devlete dönüşemeyeceğini,
Esad kaldıkça bu coğrafyanın sürekli kan kaybedeceğini ifade eden bir Başbakan ve onun kabinesinden bahsediyoruz.
Burada dikkat çeken bu iktidarın en önemli hamlesi olan, kendisinin geleceğiyle ilgili gördüğü çözüm sürecinin yürütücülerinden olan ve çözüm sürecine büyük katkılar sunmuş olan Beşir Atalay’ın yerine Yalçın Akdoğan’ın gelmesidir.
Herkesin bildiği gibi barış süreçleri kullanılan dilin özelliğiyle yaşar ve kalıcılaşırlar. Beşir Atalay’ın bu süreçteki dili, Barış sürecinin en önemli kazanımı olmuştur. Yalçın Akdoğan’ın gerek uzun yıllar Başdanışmanlık yapması, gerek Gazeteci ve Yazar sıfatıyla kullanmış olduğu dil Kürtler açısından her ne kadar negatif olarak algılanmışsa da bunu “Beşir Atalay’la sıkı iletişim içerisindeydik” sözüyle aşacağını gösterdi. Yalçın Akdoğan’ın bakanlık sıfatıyla Beşir Atalay’ın kullanmış olduğu dili daha da geliştireceği inancını paylaşmak istiyorum.
Bunun Eylül ayı sonunda çözüm sürecinin alacağı mesafede görme şansına sahip olacağımızı düşünüyorum. Çünkü çözüm süreci hem bir devlet politikası hem Ak Parti’nin siyasal geleceği hem Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ana hedefi.. Yanısıra Başbakan Davutoğlu’nun "uyumak haramdır" vicdani duruşunun ifadesi olduğu için Yalçın Akdoğan’ın Başdanışmanlık deneyimini çözüm sürecinin kalıcılaştırılmasına yönelik bir stratejiye dönüştüreceğine inanmak istiyorum.