Hür HABER - Türkiye'nin Online Haber Platformu

Hür HABER - Türkiye'nin Online Haber Platformu

Hür Haber, Türkiye ve dünyadan önemli olan Son dakika, Güncel, Teknoloji, Magazin ve Siyaset haberlerini okuyabilirsiniz.

SON DAKİKA
Sol Ok
Sağ Ok
Menü
Ara
Facebook Twitter
ANASAYFAGÜNDEMSİYASETSPOREKONOMİ SEYAHAT TEKNOLOJİ YAZARLAR FOTO VİDEO

İlhami Işık

Yalanlara doğru dediğimiz günler - 2

Facebook Twitter Linkedin WhatsApp Tumblr Yazdır Büyüt Küçült
Bugünde bir başka yalanı, daha doğrusu 30 yıldır dillendirilen "Acaba doğru mudur?" diye genelde sorgulanmayan nedeni de PKK ve Öcalan'ın devletle (daha değişik bir ifade ile MİT ile) ilişkisi gibi metanetli ve riskli bir konu olduğundan toptancı bir yaklaşımla kabul görmüş bir tavrı irdelemek istiyorum.

Acaba söylenenler doğru mu?

PKK'yı devlet mi kurdu?

Öcalan'ın MİT ile ilişkisi söylendiği gibi MİT'in PKK'yı kurdurttuğu söylemi ile beraber hayat bulan bir şey mi?

Yani PKK, MİT tarafından kurulan organize edilen ve şimdiye kadar yaşatılan bir örgüt müdür?

1- Yazımın en sonunda vereceğim cevabı şimdiden söyleyeyim; Hayır PKK devlet tarafından kurulan bir örgüt değildir. Öcalan ile MİT ilişkisi PKK'nın kuruluşuna dayanmamaktadır.

2- Tüm bunların konuşulmasının yazılmasının ve yüksek sesle dile getirilmesinin 2 ana nedeni vardır;

a) Düşmanımın düşmanı benim dostum kirli anlayışı

b) Baş düşman ve baş çelişki anlayışı

Bu iki tanım sınıfsal ve ulusal sorunlarda o mücadeleyi yürütenleri kirli ilişkiler içerisine girmesinin önünü açmıştır. Daha çok devletler arası mücadelede çıkar ve güç savaşında kendisini ifade eden maoist bir anlayışın dünyadaki sol hareketlerde başını ABD emperyalizminin çektiği güçlerin de Sovyetler birliğine karşı antikomünist bloklaşmada kendisini ifade eden bu anlayış dünyadaki sağlı sollu etnik ve mezhepsel tüm yapıları etkilediğinden ötürü hemen hemen dünyadaki tüm örgüt ve liderler istinasız bu suçlamalarla karşı karşıya kalmışlardır.

Bunların en ünlülerinden birisi İsrail'e karşı efsanevi mücadele veren Hamas'ın kuruluşu ve İsrail'in baş düşman olarak gördüğü Filistin kurtuluş örgütü (PLO)'ya karşı Hamas'a yol vermesi.

Türkiye'de ve Türkiye'nin Sovyet bloğuna karşı ciddi olarak desteklenmesi, baş düşmanın da Sovyetler birliği olması nedeniyle Türkiye'de ki Sovyet yanlısı örgütlerin tasfiyesinde PKK'nın önünün açılmasını böyle bir algı ortaya çıkarmıştır.

3) Gelelim bizlerin unuttuğu 40 yaşında olan insanların hemen hemen bilmediği 1970'li yıllara o yıllar sol ve devrimci insan sayısı parmakla sayılabilecek durumdaydı. 68 rüzgarı ile birlikte Türkiye'de 20li yaşlardaki üniversite öğrencilerinin ön plana çıkması ile yüzlerce dergi bir o kadarda irili ufaklı gazetenin varlığı yeni öğrenci liderlerinin doğmasına neden oldu. yani 1-2 kitap daha fazla okuyan birkaç söz daha fazla söz söyleme kabiliyetine sahip olan ve herkesin tanıdığı bildiği bir ortamda çok basit ayrılıklarla farklı örgütlerin ortaya çıktığı bir dönemden bahsediyorum.

O günlerde Mahir Çayan'lar, Deniz Gezmiş, İbrahim Kaypakkaya'lar..

Doğu Perinçek, Kemal Burkay, İbrahim Güçlü, Ömer Çetin, Oral Çalışlar, Nabi Yağcı, Cengiz Çandar, Halil Berktay Yusuf Küpeli ve adını sayamayacağım bu insanlarla beraber Abdullah Öcalan...

Her biri farklı ya bir dergi ya bir gazete ya bir dernek yada örgüt kurma çalışmasına katıldılar. Yani anlayacağınız herkes şu veya bu şekilde bir arayış içerisindeydi ve iki akımdan etkileniyorlardı. biri Sovyetler birliği komünist partisi diğeri Çin komünist partisi..

Sonra da bu ikisinin de yanlışları olduğunu dile getiren daha çok Latin Amerika Küba Vietnam'dan etkilenen öğrenci liderleri bu arayışlarını farklı mecralarda sürdürdüler.

Ama Öcalan'ın hem sorunları şiddetle çözme anlayışı ki orta doğuda güçlü olmanın en önemli yolunun şiddetten geçtiğini bilerekten ve sürekli kendisini üreten bir sorun üzerinden yani Kürt sorunu üzerinden örgütlenerek ve esas itibariyle de devletin inkar ret asimilasyon ve şiddet politikası sonucu PKK en büyük örgüte dönüşmüş oldu.

Şimdi baştaki cevabını verdiğim soruya tekrar dönmek istersek güçler dengesinin sürekli değişmesi soğuk savaş döneminin en azgın şekilde yaşandığı yıllar ve sonrasında Türkiye'nin kendi içine kapanması Kürt sorununu 100 yıldır bildiği yöntemler yani şiddetle bastırma yönetiminde vazgeçmemesi Türkiye ve etrafındaki ülkelerinde sürekli birbirleriyle düşmanca politikalar gütmesi tüm bunlar PKK'yı hem komşu devletler ciddi ilişkilere sevk etmiş hem de uluslar arası güçlerin bu muazzam coğrafyadaki enerji yataklarına sahip olma stratejileri nedeniyle PKK'nın canlı kalmasına zemin hazırlamışlardır.

Devletin son 10 yıldır Kürt meselesi ile ilgili politikasını değiştirmesi hem ülke içi hem de ülke dışı sorunlarda Kürtlerle beraber çözüm arayışına girmesi PKK'yı da şimdiye kadar şekillendiği ana ekseni olan "Düşmanımın düşman olan dostumdur" yada Baş çelişki anlayışından vazgeçmeye itmiştir.

Genel doğru budur ama bu doğrunun hayat bulması için de zamana ihtiyaç vardır. Bu zamanın doğru kullanılması hem devleti daha fazla demokratikleştirecek temelde PKK'yı siyaset zeminine itecektir.
İLHAMİ IŞIK DİĞER YAZILARI
Hurhaber.com'da yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz. Sayfalarımızda kaynak belirtilerek yayınlanan haberler ilgili kaynağa aittir ve bu haberlerin kopyalanması durumunda, tüm sorumluluk kopyalayan kişi / kuruma ait olacaktır. Başka kaynak veya gazeteden alıntı yazarlar ve site yazarlarına ait yazılardan dolayı Hür Haber sorumlu tutulamaz.

ANASAYFA | GÜNÜN HABERLERİ | KÜNYE | REKLAM | RSS