Bu kavga kimilerinin büyük büyük sözlerle tarif ettiği gibi bir demokrasi ve özgürlükler kavgası mı? Yoksa tam tersi demokrasi ve özgürlükleri rafa kaldırma, güçlülerin demokrasisini yerleştirme kavgası mı?
Eğer sorunu demokrasi sorusu üzerinden tarif etmeye kalkarsak zannediyorum büyük bir yanılgı yaşarız. Hepimizin bildiği gibi Demokrasi kavramı en çok itibarsızlaştırılan kavramlardan birisi. Irkçı faşist ve diktatörler bile demokrasi kavramı üzerinden kendilerini savunur.. Keza muhalifler de öyle…
O zaman bu kavram değil de kavrama ulaşma yol ve yöntemleri bu kavrama ulaşanların gerçek duruşlarını ve niyetlerini ortaya çıkarır. Eğer gerçekten kullanılan araçlar, yöntemler, stratejik taktikler demokrasi, hak ve özgürlükleri hedefliyorsa o zaman kavram da doğru kullanılmış demektir. Yok eğer tersiyse varılan sonuç DEMOKRASİDİR denilse de bu sahte bir kavram olarak kalır.
O halde şuanda yaşadığımız kavgayı doğru değerlendirmek, sahnelenen araç ve yöntemleri açık ve net biçimde tartışmak gerekiyor.
1- Sizce hiyerarşik yapısı hakkında hiç bilgiye sahip olmadığımız, lideri dışında özne olarak yönetiminden en üst düzeyden en alta kadar adını soyadını bilmediğimiz ve çok düzenli, organize, bu anlamda ardında sıfır iz bırakmış bir yapı sadece bu örgütlenme biçiminden ötürü demokrat olabilir mi?
Siyasetin S’inden Demokrasinin D’sinden haberdar olan kimse buna Evet diyemez.
2- Bu yapıyı temsil ettiği iddiasında olan veya bu yapının birer parçası olduğunu hiç saklamayan aktörlerin demokrasi, hak ve özgürlükler anlayışına baktığımızda bunun en önemli en acılı olan 40 yıldır devam eden Kürt Meselesindeki tavırlarına baktığımızda zerre kadar bir demokratlığın olmadığını açık ve net görebiliriz. Sizce 7 Şubat MİT operasyonu bir demokrasi arayışı içerisinde görülebilir mi? MİT kurulduğundan bu yana ilk defa güvenlik konsepti dışında bir arayışa girmiş, bu kadim sorunu diyalog, görüşme ve müzakere ile siyasete, demokratik hamlelere açarak yönetmeye çalışmış ve siz buna operasyon çekiyorsunuz. Bu mu demokratlık?
Dünün vesayetçilerinin Irkçılarının, faşistlerin yöntemini reddeden bir MİT’e saldırı ve bu başarılsaydı sonuçları tekrar çatışma, ölüm ve kan olan bir durumun yaşanması gelecekti ki bu hangi demokratlıkla izah edilebilir?
3- Aradığınız hakikaten hırsızlık ve yolsuzluk olmuş olsaydı her saniyesini dinlediğiniz, kaydettiğiniz her türlü bilgi ve belgeye sahip olduğunuz, Cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluk dönemlerinin yani 2001 krizinin 28 Şubat’ı bir gecede el değiştiren trilyonları görür, hesabını sorar yargılatırdınız. Demek ki burada da aradınız birinci öncelik Hırsızlık ve yolsuzluk değildir. Eğer dünü soruşturabilseydiniz oturup dile getirdiğiniz demokrasi bugün onlarca kat daha fazla gerçekleşmiş olacaktı.
4- Bu ülkede işlenen binlerce faili meçhul olayın üzerine gitmek hesap sormak yerine çok farklı yöntemlere başvurmak "bunların hesabını soruyoruz" adıyla tek bir tanesinin bile hesabını sormamak sizce bir demokrasi arayışı olabilir mi? Peki bunları bu yapılanmanın yaptığını nereden biliyoruz? Bu kendilerinin ifadesidir. Tüm istihbaratta kendilerinin varlığı tüm yargıda kendilerinin varlığı, tüm bürokraside kendilerinin varlığı ve zaten başlı başına hiyerarşik düzenini bilmediğimiz organize oluşum, bu saydığımız kurumlarda varlığını sürdürmesi ve bizlerin de bunu kabul etmesi başlı başına bir facia. Bu bile (yani güvenlik ve istihbarat üzerinden şekillenmiş bir yapının demokrasiyi hedefleyemeceği gerçekliği) bile yeteri kadar kanıt değilse başka hangi durum kanıt olabilir diye düşünüyorum.
Ve en önemlisi de ilkelerin ahlaki duruşun tümüyle yerle bir edildiği bir bakış açısının bize demokrasi olarak tanıtılmasındır. Düne kadar ABD’ye karşı batı ve emperyalizme karşı çıkmanın erdeminden bahseden, "önemli olan farklı olmaktır" diyen yapıların tümüyle dün tanımlamış oldukları batı ve emperyalizm gözüyle haklı bir yalnızlığı, şeytanlaştırmayı da bir demokrasi tanımı üzerinden yazıp çizmek artık hakikaten pes denilecek bir şey olmalıdır. Bakar mısınız? Aynı yol ve yöntemlerle Mısır’daki askeri diktatörlüğü alkışlayanlar o askeri diktayı tanımayan tek ülkenin Türkiye olmasını bile ayıplayabilecek konuma düşmüş bulunmaktadırlar. Sizce bu anlayış demokrasi olabilir mi?
300 bin insanın öldüğü Suriye’de Esad’ın varlığından zerre kadar rahatsız olmayan bir anlayış sizce demokrasi olabilir mi?
Hele ki Kürt dostu görünüp İdris Naim Şahin gibi Kürtlerin kökünü kazımak isteyen bir aktörün baş tacı edildiği bir yapı demokrasi derdinde olabilir mi?