Cumhuriyet tarihinin en ağır saldırısı ile karşı karşıyayız. Tümüyle zombileşmiş, tüm duygularını, hislerini, inançlarını, reflekslerini yitirmiş kutsal tanımayan ve yok etmeye odaklanmış açık bir zombi saldırısı… Kişileri, partileri hükümetleri de aşarak ülkeyi yok etmeye odaklanmış bir saldırı…
“Ne zaman bu hale geldiler? Ya da aslında hep öyle miydiler?” gibi sorular bugün için artık önemini yitirmiştir. ‘Yahu bunu nasıl yaparlar?’ gibi ikircikli düşünceleri de geride bıraktığımızı düşünüyorum.
Onun için müsadenizle bu kadar açıktan yapılan ve görmemenin, bilmemenin mümkün olmadığı bu iğrenç taarruzun bir anatomisini çıkarmak istiyorum:
Öz olarak şu ifade ediliyor: Bir diktatöre karşı kutsal bir savaş!
Allah aşkına Erdoğan ne vakit diktatör oldu?
Açık söylüyorum. Biz diktatörlüğün dünyadaki örneklerini görmediğimiz gibi tanımını da bilmiyoruz!
Tarih böyle bir diktatör tanımını hiç yapmadı.
Düşünebiliyor musunuz? Her gün diktatör denilen bir adam var karşımızda: Recep Tayyip Erdoğan..
Peki bu adamın özellikleri ne?
12 yıldır iktidar ama hiç iktidar olamamış,
12 yıldır genel başkan ama hiç genel başkan olamamış,
12 yıldır başbakan, ama hiç başbakan olamamış..
Tüm adımları takip edilmiş, şahsında devlete türlü tacizler yapılmış, güvenip milletvekili, bakan, başkan yaptıkları en iğrenç saldırılara maruz kaldığı günlerde köşeye çekilmiş acaba nasıl sonuçlanacak diye bekliyor. Bütün yükü tek başına sırtlayan bir adam nasıl diktatör olabilir?
2010 referandumuna kadar askeri vesayet diyorsunuz. Askeri vesayet varken bir insan diktatör olabilir mi? Cevabı hayır. Siz de hayır diyorsunuz.
Bu konudaki samimiyet ve doğrularınızı sorgulamak adına bugün görüyoruz sadece ceketler değişmiş. Askeri vesayet yerine çok daha acımasız, saldırgan, tarif etmekte zorlandığımız bir vesayet yerleşmiş devletin en mahrem noktalarına. Bu kadar ağır bir vesayet saldırısı altındaki bir lider hangi şekilde diktatör olabilir?
Diyorsunuz ki yıkıcı, sert, öfkeli konuşmalarından ötürü o bir diktatör!
Bu gerçekten öyle mi?
Bizi çocuk yerine mi koyuyorsunuz?
Erdoğan 2006’da Diyarbakır’da ölen çocuklar için “güvenlik kuvvetlerimiz çocuk da olsa kadın da olsa gerekeni yapacaktır” dediğinde size göre en demokrat adam Erdoğan’dı.
2009’da Hakkari’de “Ya sev ya terk et” dediğinde size göre ondan demokratı yoktu!
Keza yine de yüzlerce yazı ve konuşmalarınız vardır...
Bunlardan daha ağır olabilir mi bugünkü konuşmaları.
Demek ki sorun Erdoğan’ın konuşmaları ya da tavrı değil. Sorun Erdoğan’ın Avrupa Birliği ile olan ilişkileri de değil. Artık Türkiye’de çocuklar bile biliyor ki; Türkiye’yi Avrupa Birliğine almamanın demokratikleşmeyle alakası olmadığını ve ardında başka nedenler olduğunu. Veya buna Sayıştay’la ilgili durumun da neden olmayacağını..
Bugün yaşananlardan da öğreniyoruz ki kendisini bile gizleyemeyen, koruyamayan bir lider sayıştayla ilgili bir şeyi nasıl koruyabilecek? Aklımızla alay etmeyin. Her şeyi en mahremine kadar biliyorsunuz! Ama Erdoğan’ı suçluyorsunuz. Bu kavga artık bir demokrasi kavgasını da aşmıştır. Bir insanlık kavgasıdır.
Bir Erdoğan tanımı da biz yapalım;
Siz de çok iyi biliyorsunuz ki Erdoğan ne Avrupa tipi bir demokrat ne Ortadoğu tipi bir diktatör! O Anadolu’nun bütün gelgitlerini, öfke ve sevincini kendi içerisinde yoğuran, hataları ve doğrularıyla bize özgü bir lider.
Bunun içindir ki, 31 Mart’ta o çok aşağıladığınız, hor gördüğünüz, küçümsediğiniz kafaları çalışmayan, eğitimsiz dediğiniz, simide bakarken ağzı sulanıyor dediğiniz, aç insanlar dediğiniz bu halk siz zombilere onu teslim etmeyecektir.
Bunu hep beraber yaşayıp göreceğiz.