Bir yaz günü kalkışa hazırlanan helikopter, içindeki 2 albay 3. albayın gelmesini sabırsızlıkla beklemekteydiler. 10 dakika evvel kalkış yapmaları gerekirken ikinci başkanlıktan gelen Genelkurmay irtibatlı İsrailli subay, PKK'nın çekilme sürecinin Ankara anlaşmasına (1998) zarar vereceği diplomatik dille endişesini belirtti.
Bunu, İmralı'ya gidecek albaya iletilmesinin 10 dakikalık gecikme durumunu yaratması sonucu olarak da helikopterin İmralı'ya ininceye kadar 3 askerin bu konu hakkında kendi aralarında hararetli tartışmalara, neden ve sonuç ilişkilerini çıkarmaya neden oldu.
Bunu, İmralı'ya gidecek albaya iletilmesinin 10 dakikalık gecikme durumunu yaratması sonucu olarak da helikopterin İmralı'ya ininceye kadar 3 askerin bu konu hakkında kendi aralarında hararetli tartışmalara, neden ve sonuç ilişkilerini çıkarmaya neden oldu.
İlginçtir içlerinden sarışın olan albay diyordu ki: "Düne kadar PKK'dan ve onun kullanmış olduğu amansız şiddetinden rahatsız olanlar gerek içerde gerekse dışarıda Öcalan'ın mahkeme sürecinden başlayarak barışı dile getirmesi ile büyük bir boşluğa düştüler. Şimdi ise büyük bir PKK karşıtlığına (Kürt çevreleri de dahil) karşı çıkmaya başladılar."
Bu garipliği birbirlerine izah etmeye çalışırken helikopter inşaat alanına dönüşmüş olan yeni bir cezaevi için yoğun bir malzeme trafiğinin yanı başındaki adanın denize doğru kıvrılan ince bölümüne bindi.
Helikopterden inmeden evvel en önemli olan sorunun, "PKK içerisinden Tunceli ve Karadeniz bölgesindeki yapıların çekilmeyeceklerine ve çatışacaklarına yönelik bu sorunun çekilme sürecini zora sokmaması" idi. "Neler yapılabilir bu konuda?"
Öcalan'ın düşüncesinin ve tavrının ne olacağı konusunda son bir bilgi alışverişinden sonra kendilerini bekleyen Öcalan ile görüşmeye hazırdılar. Böylesine önemli bir kararın alınacağı günün ağırlığı ve heyecanı ile cezaevinin (eski bekleme odasına) girdiler.
Öcalan'ın düşüncesinin ve tavrının ne olacağı konusunda son bir bilgi alışverişinden sonra kendilerini bekleyen Öcalan ile görüşmeye hazırdılar. Böylesine önemli bir kararın alınacağı günün ağırlığı ve heyecanı ile cezaevinin (eski bekleme odasına) girdiler.
Heyecan ve umut vardı ama bir o kadarda endişe vardı.
Öcalan'ın: "Ben hiç kimseye güvenerek veya hiç kimseden bir beklenti olmaksızın bu süreci omuzladım. Bu sürecin Türkiye'nin önünü açacağına inandım. "Siz de dahil (bugün kendisiyle görüşenleri kastederek) buna karşı çıksanız da çekilme çağrı mı yapacağım." dedi.
Öcalan'ın: "Ben hiç kimseye güvenerek veya hiç kimseden bir beklenti olmaksızın bu süreci omuzladım. Bu sürecin Türkiye'nin önünü açacağına inandım. "Siz de dahil (bugün kendisiyle görüşenleri kastederek) buna karşı çıksanız da çekilme çağrı mı yapacağım." dedi.
Bu görüşmecileri oldukça rahatlatan ve hazırlanmasını yardımcı olan bir durumdu.
Öcalan'a o zaman sizden Tunceli ve Karadeniz'in çektiği bir grubun "Biz çekilmeyeceğiz" tavrında, bu olumsuzluğun nasıl giderilebileceğini ve "bu konudaki düşüncenizi öğrenmek istiyoruz" sorusuna Öcalan;
-"Ben tavrımı net olarak ortaya koyuyorum. Beni ilgilendiren benim tavrımın netliğidir. Başkanlık Konseyinin benim arkamda olacağına inancım tamdır. Tunceli bölgesi bunu yerine getirmek zorundadırlar ama eğer yerine getirmiyorlarsa da bunun vebaline katlanırlar."
Sarışın Albay, "Biz olası bir çekilme sürecinin engellenmesine neden olacağından ötürü bunun bir öncelik olarak ele almıyoruz. Bizim açımızdan büyük çoğunluğun çekilmesi esastır. Kalacak grup sürecin büyüklüğü açısından önemsizdir. Binlerce kişinin çekildiği ortamda, 300-500 kişinin kalması ve sonradan tartışılabilecek bir durum olarak değerlendiriyoruz. Bunun üzerinden tartışmalar sürerse süreç tıkanır." dedi.
Öcalan bunun üzerine bir sinir ve öfkeyle "katılıyorum " sözü ile bu gergin görüşmenin yumuşaması ve olası diğer tehlikelerin önlenebilmesi açısından avukatların yarın kendisine uğramaları durumunda daha geniş değerlendirme yapacağını bildirip görüşmeyi sonlandırdı.
3 albay da derin bir nefes alarak, ilk adımın önündeki en büyük engelin aşılmasının getirmiş olduğu rahatlıkla tekrar helikopterlerine yöneldi.
Yanıbaşlarında yeni cezaevinin yapımına da harıl harıl devam ediliyordu. Evet, sadece orada yeni bir cezaevi inşa edilmiyordu yeni bir döneme de başlanıyordu.
Ve helikopter sanki yeni bir Türkiye'ye kanat açarmış gibi, daha evvel çıkardığı büyük rahatsız edici sesi çıkarmadan hafiften kendini sola eğip gökyüzüne havalandı.
Bir albay yaşamı boyunca almış olduğu eğitimi unutarak kemerini bağlamayı unuttu. Bu yeni Türkiye'nin heyecanı idi. Tam 6 yıl sürdü bu heyecan...