Son 2 haftadır yaşadıklarımız, gördüklerimiz, duyduklarımız bize Türkiye’nin artık o beklenen “Yeni Türkiye” inşaasına çok hızlı ve daha fazla demokrasi ile gitmesinin gerekliliğini göstermiştir.
Evet; ilginçtir ki bir tesadüfle başlayan bu eylemler kimsenin öngörmediği bir hale dönüştü. Fakat şaşırmamız gereken şey şudur. Dünyadaki tüm sosyal olaylar ya bir tesadüfle ya da toplumun sinir uçlarına dokunan bir eylemle başlamıştır.
Fakat, önceden altyapısı oluşturulmuş ulusal ve uluslar arası ağları şekillendirilmiş yekpare bir hedef üzerinden yani Başbakan ve Diktatörlük üzerinden tedavüle sokulmuş bir organizasyonun bu yönlerini görmezden gelmek de gerçekten saflık değil midir?
Taksim’de 10 yılın yarattığı değişimi (aksaklıkları ve bazı konulardaki hantallığına rağmen) bundan rahatsız olan tepkisini gösteren insanlarla sınırlı görmek Saflık değil midir?
Değişim her alanda oluyor.
Bu eylemleri eylem yapanlardan çok sahiplenenlerin uluslararası alanda dünyanın yeni gelişimine karşı çıkan, Türkiye’de de yüzyılın şekillendirdiği iktidardan uzaklaşmış olan güçlerin kollektif bir aklı olduğunu görmemek saflık değil midir?
Dün Türkiye’deki her sorunun ve bu soruna yönelik tepki ve gelişimleri komplo olarak algılayan, sivrisineğin sesinden bile komplo üreten Sol, Ulusalcı ve etkin muhafazakar çevrelerin, bu kadar bariz, gözlerimizin önünde cereyan eden, Türkiye’yi geriye götürmeye çalışan ve siyaseti dizayn eden bu operasyona basit bir rahatsızlık gözüyle bakmaları ilginç değil mi?
Şu anlaşılmıştır;
Birileri Türkiye’nin değişim ve dönüşümünden rahatsızdır.
Ama konuya tek taraflı bakmak çözümü engeller; bu rahatsızlığı önlemenin dünün devlet aygıt ve anlayışı, dünün siyasi algısı ile mümkün olmadığı derhal görülmelidir.
O halde çözüm için 6 maddemizi sıralamalıyız;
1- Taksim olaylarının fitilini ateşleyen Polis müdahelesi açıkça ortaya koyuyor ki; Terörle mücadele yasası ve bunun şekillendirdiği Polis algısı, Yeni Türkiye’nin ayak bağıdır. Acilen değişmelidir.
2- Seçim barajı siyasal matruşkalara sebep olduğundan rahatsızlıkların siyaseten kendisini ifade etmesinin önünde engel olan, yani siyasi nefes borularını tıkayan, tepkilerin siyasal yollarla dile getirilmesini engelleyen seçim barajı makul bir seviyeye indirilmelidir.
3- Bu ülkenin diktatörlüğe gitmeyeceğinin çünkü bu ülkenin dinamiklerinin artık buna müsait olmadığının gençlere anlatılması görevi tüm çevrelerce üstlenilmelidir.
4- Çözüm süreci ve Kürtlerin dindarlarla ortak yaşam alanında kendilerini daha iyi ifade etmelerini mümkün kılacağı için Kürt meselesinde ikinci aşamanın acilen hayata geçirilmesi gerekmektedir
5- Bölgenin kırılganlığı fay hatlarının derinliği siyasal sorunları kırılma yaratmadan sivil caydırıcı ve diyalogla sonuçlanacak yöntemleri sürekli canlı tutma konusunda herkes hassasiyet sahibi olmalıdır.
6- Türkiye’nin çok hızlı kentleşmesinin yaratmış olduğu gaz sıkışması acilen demokratik bir değişime evrilmelidir. Bunun için de iktidar tarafından Avrupa yerel yönetimleri özerklik şartı üzerindeki çekincelerin bir an evvel kaldırılması yerel yönetimlerin halkla irtibatını güçlendirecek bir yapıya geçilmesi gerekmektedir.
Ve tarihe bir not:
Gezi Parkındakilerin Kürt sorunu ve çözüm sürecine bakış açısını, BDP'liler hariç iki grupta toplayabiliriz.
1- Çözüm sürecine tümüyle karşı olanlar
2- Çözüm süreci Erdoğan'ı güçlendireceği için karşı olanlar.
Yani birilerinin söylediği gibi Gezi'deki irade barışı getiren irade değil, tam tersi barışı bozacak iradedir.
Hür Haber yazarı İlhami Işık yazıları kaynak gösterilse dahi aktif link verilmeden kullanılamaz