"Yeter bu ataerkil dil , biz bağyanlar olaraktan akşam akşam her akşam minimizi giyinip rahat rahat yürümek ve dahi konsere gitmek istiyoruz yetsin gayrı bu erkek cinayetçiler" reklamları düşüyor aklıma geçen seçimden için...
Allah Allah ! Tüm sapıkları toplayıp itlaf mi edecekler acep deyu dediydim içimden dümdük...
Oysa hedef göstertikleri siyâsî kitle değil lümpen oldukça lümpen çoğusu ağır alkolik yahud uyuşturucu bağımlısı dünyada kaybedecekleri hiçbir kutsalı olmayan kişiler işliyordu o söz konusu cinayetleri...
Zamanında tedavi edilmeyen ruhsal sorunlar, takıntılar kanayan yarası oluyordu toplumun... Siyasal olarak toplumun bir kesimine yüklenelicek bir suç değildi üstelik sosyolojik bu ayıbımız... Ayrılmayı bilmeyen insanların hezeyanları ile politik vaadlerin pratikte hemen sonuç veresi ne gibi bi ilgisi olabilirdi? Olabilitesi var mıydı 15 Mayıs 'tan sonra istediğiniz gibi tweet atabilirsiniz konsere gidebilirsiniz demenin... Azıcık sabredin polis tweet atan öğrenciye onu almaya değil de çay içmeye gelecek derken yüzü adı gizli orantısız zeki (!) klavyeşörlerin elleri mi bağlanacak da misal iktidarda olursa Akşener ' in torunlarına küfür etmemeyi ansızın öğrenenecekler miydi acaba ?
Başka?
Vallaha billaha kazanırsam sarayı satıp bisikletlen işe gidip geleceğim uçakları savıp yangın uçağı alacağım şeklindeki matematik -istatistik ve ekonomi alimlerine saç baş yoldurtan reklamlara ne diyelim ?
Okullar olmasa maarifi bayaa güzel idare ederdim der gibi yumurta küfesi taşımamak ne hoş!
Oysa ne oldu seçim sonrası?
Kahrolsun kahrolmamış kahrolası bağzı şeyler diye kendi partililerine konuşma yaptı hanımefendi, tepindi bağırdı çağırdı , nefret dili kullandı ve partiyi ayrıştırıcı dil kullandı ya lâkin papatya çayı kalmamıştı mutfakta tevekkelli yoksam Kemal abisi elleriyle demlemez miydi sayın seyirciler ? Bu- ra - da-yım deyip masa yumruklamaya da iyi gelir derler halbukise...
Papatya çayı genel anlamda kronik yenilgiye hayal kırıklığına umduğu dağlara kar yağmaya ve dahi agresyona iyi gelir de onu demeyeceğim... İnsânî ilişkilerde hoşgörü ve toleransın önemine vurgu yapacağım müsaadeniz olursa...
Bize selam vermeyen bir insana küfür etmek yerine canı sıkkın dalgın bir derdi var mutlaka diye düşünmeliyiz...
Sevgiyle tolaransla pozitif enerjiyle mutlu insanların yaşadığı bir ülke inşa etmeliyiz çocuklarımız için, hepimiz için..
Yeter gayri...
Hoşgörü ve tolerans gayrı demeliyiz...
Bugünden tezi yok keskin sirke küpüne zarar nosyonu eşliğinde birbirimize belki de yeni bir siyasi jargonla hitap etmeliyiz...
Nüket Belsan Taşören