Garip kişiler türedi.
İnsan böyle zamanlarda “gerçekten hayret ediyor”.
Bundan birkaç sene önce Abdullah Öcalan'la devlet arasında müzakereler başladığı zaman “Siz terör örgütüyle neyin pazarlığını yapıyorsunuz, terör örgütüne hangi imtiyazları verdiniz?” diye Çözüm Süreci'nin altını oymaya çalışanlar her ne sebeptense PKK barışı bozduktan sonra “Barış Hemen Şimdi” demeye başladılar.
Kendilerini toplumun üstünde gördüklerinden dolayı toplumu her zaman ki gibi “aptal” yerine koyup geçmişte söylemiş oldukları sözlere bakmadan ve hiç de utanma belirtisi göstermeden barış güvercinliğine soyunuyorlar.
Tabi Türkiye toplumunun geçmişte her ne yaşandıysa bu yaşanılanları hafızasından asla silmediklerini bilmeden yapıyorlar.
Bilseler bile durdukları yerin konforuna ve nereden geldiği belli olmayan ayrıcalıklı katmanlarına sığınarak bunu yapmaya çalışıyorlar.
Belki “yuttururuz” diye.
Oysa yutturma konusunda son derece başarısızlar.
Yutturamıyorlar.
Örneğin Ayşe Hür…
Ayşe Hür geçenlerde bir tweet attı.
Tweet aynen şöyle: “Siirt'teki saldırının faili ‘meçhul' çünkü henüz üstlenen yok. Kaldı ki biz yıllar sonra pek çok olayın JİTEM'in işi olduğunu öğrenmiş kuşağız”
Ayşe Hür hangi kuşaktandır bilemem de uykusunda polis vuran, sofrada alçakça adam öldüren, gördüğü her sakallı insanı IŞİD'çi diye kalleşçe katleden PKK'nın Yeni JİTEM olduğundan pek haberi olmamış.
Zaten ona sorsan PKK bir terör örgütü değil de sanki Kandil'in folklor grubu! Siirt'te 8 tane askerimiz şehit olmuş, Türkiye toplumunun canı yanıyor, eli kanlı terör örgütünün derdi barış falan değil ama Ayşe Hanım PKK'nın öldürmelerine bir kılıf bulma derdinde.
Ne alçakça katledilen 8 can umurunda, ne de 8 canın ailesinin ne halde olduğu.
Zaten sonradan PKK Siirt'teki saldırıyı üstlendi de Ayşe Hanım'ı yalancı çıkardı.
Artık bundan sonra yalancı çıkmasının hesabını PKK'ya sorar herhalde.
Oya Baydar'da geçenlerde zehir zemberek bir yazı yazdı.
TSK tarafından etkisiz hale getirilen bir PKK'lı kadın teröristin yerde çırılçıplak bir şekilde ölü bedeninin süründürüldüğünü söyledi.
Oya Hanım madem bu kadar hassasiyetli davranıyordu da neden yüzü taşlarla ezilen Yasin Börü hakkında tek kelam etmedi?
Yasin Börü'nün canı can değil miydi?
Her fırsatta bizlere “acıları kategorileştiriyorsunuz” diyenler kendileri acıları kategorileştiriyor da farkında değiller.
Ne de olsa kişi kendinden bilir işi diye bir atasözünü boşuna dememişler.
Hele Ezgi Başaran'a ne demeli?
Şırnak'ta saatler önce TSK PKK'yı bombalamış da PKK Siirt'teki saldırıyı misilleme olarak yapmış manasına gelen Radikal'in bir haberini Twitter'dan paylaştı.
Ezgi Başaran'ın bu paylaştığı haberin üstüne Yıldıray Oğur kendisine sorular yöneltti ama o bu soruların hiçbirisine yanıt veremedi.
En fazla Oğur'a “daha da benimle konuşma” diyerek trip atmakla yetindi.
Tüm bunların üstüne Koray Çalışkan'ı yazmaya bile gerek yok.
Koray Çalışkan'dan Boğaziçi'nde siyaset bilimi dersi alan öğrencilere Allah başka dert vermesin dileklerimizi iletmekle yetinelim.
Bunlar yaşanırken alakaya maydanoz hesabı bir tweet'te Derya Sazak'tan geldi.
Derya Sazak'ın zihin dünyası herhalde 2007 yılındaki Cumhuriyet Mitingleri'nde kalmış olacak ki şöyle bir tweet attı: “AKP'den din sömürüsünde son adım memura Cuma tatili. Bunlar Humeyni'de kaldı, günümüz İran'ın da bile toplu namaz kılınmıyor. Seçim kazandırmaz!”
Belli ki Derya Sazak bu saz arkadaşlarıyla uzun zamandır vakit geçirmiyor.
Geçirseydi şayet arkadaşları birazcık zihin dünyasını güncellemeye yardımcı olabilirlerdi.
Daha namazların toplu kılınmasından bir haber olan Derya Sazak'ın bu endişeli modern tavrı da çok demode be.
CHP bile artık “laiklik elden gidiyor” safsatalarını bırakıp ekonomiye ilişkin safsatalar söylemeye başladı ama Sazak ne yazık ki CHP'den bile geri bir noktada.
Humeyni, İran falan demiş ama Cumhuriyet gazetesine de son günlerde pek göz atmıyor belli ki.
Zamanında “Mollalar İran'a” diyen Cumhuriyet gazetesi nerdeyse İran'ın devlet ajansı oldu, İranlı siyasetçilerle röportaj yapıyor.
Derya Sazak Can Dündar'la bir öğle yemeği yesin de o ona anlatsın asıl meseleyi.
Memleketten “aydın” manzaraları şu kısacık bir haftada böyle ne yazık ki.
Memlekette AK Parti ve Erdoğan'ı güya köşeye sıkıştırmak için hormonlu bir biçimde ya “aydın” yetiştiriliyor ya da piyasada bulunanlar soslanıp poslanıp bir güzel servis ediliyor.
Türkiye'de organik yiyecek bile bulunur da, en “organiğinden” aydın bulunur mu orası hala soru işareti olarak bir köşede duruyor.
Hiç değilse organik yiyecek bakımından Canan Karatay bile bunlardan açık ara daha haklı.