“Dokunulmazlıklar kalkarsa HDP/PKK güçlenir, HDP'nin sivil siyaset yolu kapatılmamalıdır” tezinden hareketle; Artık o dönemlerden geçtik. Kürtler HDP güçlendiği zaman ne yaptığını, siyaseti güçlendireceğine PKK terörüne siyasi alanda meşruiyet aradığını, kendi söylemini üreteceğine PKK terörüne teslim olduğunu, PKK terörünün sonunda önce Kürtleri ve tüm ülkeyi vurduğunu ve HDP'nin gönlünün hiçte “sivil siyasetten yana” olmadığını gördü.
Nitekim; Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin artık “Kürt kimliği, Kürt Dili, Kürt varlığı” ile 1 derdi yoktur. “Kürt sorunu” olan “Kürtlerle sorunu olan” PKK'dır. 9 aydır verilen mücadeleyi geçmişe bakıp kıyaslamak büyük 1 yanılgı olur. “Dostlar terörle mücadelede görsün” anlayışının yerini büyük 1 hassasiyetle, sivil vatandaşın hayatı öncelenerek, (bunu yapılan yayınlardan, bölgeden vatandaşların anlatımlarında da görüyoruz) gerçek 1 terörle mücadele almıştır.
HDP “sivil meşru siyaset” yapma olanağını kendisi yok etti. Verilen yüzlerce fırsatı Kandil'in kanlı politikalarına teslim olarak bozuk para gibi harcadı. HDP'nin “terör eylemlerini sahiplenme” sayısı “siyasi manevralarını” katlar! Hiç 1 politik söylem üretmeden, ölüm siyaseti yaparak tüm meşru yolları tüketti.
HDP defalarca uyarıldı. Bu uyarılara kulak asmadı, nerde “PKK silah bırakmamalıdır” diyen Cihangir tayfası var, onlara gidip yamandı. Hatta, Barışabak ekibiyle TBMM ziyareti yaptığımız zaman İdris Baluken'e bizzat “6-7 Ekim katliamıyla ilgili 1 özeleştiri yapmayacak mısınız hala? Bu katliamın açtığı yara açıkta mı kalacak?” diye sormuştum. Demirtaş şunu bilmelidir ki; Kendine saz çaldıranlar kimse, bugün gırtlağına kadar teröre batmış, siyasetini yitirmiş olmanın sorumlusu da o mecralarla ortaklık arayışına giren kendisidir.
Şimdi;
Kürtler, bu çırılçıplak gerçeği görmeyip, yerlerinden yurtlarından göç ettiğini, evlatlarının katili PKK'nın “hedefimiz Erdoğan'ı devirmek” dediğini unutacak mı?
Kürtler, Yasin'i ve 50 Kürt vatandaşını hunharca katleden PKK'ya ve bu katliama çanak tutan, komutanlık yapan HDP'ye tekrar meyil edecek mi?
Kürtler, 6-7 Ekim katliamını yapan PKK'ya ve katliama sahip çıkan Demirtaş'a buna rağmen son kez şans verdi ve 7 Haziran seçimlerinde %13 ile HDP'yi meclise taşıdı.
7 Haziran sonrasında güçlenen HDP'den sivil siyaset adına umutlanırken, HDP, PKK'nın yurtiçinde alanını genişletip, yurtdışında da kendilerine yeni sahipler aradılar.
Demirtaş diyor ki; Eğer dokunulmazlıklar kalkarsa dağ yolunu açarsınız! Dağ yolu hiç kapandı mı? Hükümet/Devlet/Millet desteği alarak güçlendirdiğin siyasetinle dağ yolunu “kapatmak” için ne yaptı?
Ne yaptığını hatırlayalım! Çözüm Süreci'nde şehirleri cephane deposuna çeviren Demirtaş'ın komutasındaki PKK gençlik ve şehir yapılanması YDGH çetesine “durun” demedi. 11-18 yaş arası çocukları bile isteye ölüme gönderdi. Çözüm Süreci'ni defalarca suiistimal eden, askeri polisi yüzlerce kez taciz eden ve nihayetinde bitiren PKK'nın arkasında durdu. PKK'nın tüm terör eylemlerine, sivil katletmesine, şehirleri yaşanmaz hale getirmesine göz yumdu. Canlı bomba eylemcisini kahraman ilan edip övene sustu. Hendek siyasetinin öncüsü oldu. “Derin siyaset” derin hendek kazmakla olur sandı! “Kutsal yaşam, radikal demokrasi, büyük insanlık vs” bunlar güzel laflar… Ancak böyle diye diye kan akıtılmasına razı oldu. Kan akması için öncü oldu!
Neden? Çünkü HDP listesini çaycısından milletvekiline kadar Kandil oluşturdu! Sıfır üstünlük, sıfır özgüven, sivil siyasete olan sıfır inanç sayesinde HDP'yi bu günlere getirdi. Meşruiyetinin sorgulanmasından rahatsız olmadı. Halktan, siyaseti güçlendirmek, silahı susturmak için aldığı oyu PKK'nın silahını güçlendirmek için kullandı. Şiddeti terörü kötülüğü açık artırmaya sundu! Daha çok verenin nikâhına girmekte sakınca görmedi! Sonuç; 6000'e yakın ölüm! Ne olacağını bekliyordu Selahattin Demirtaş? Şimdi dokunulmazlık kalkanı delindi. Muhtemelen o da kaçacak, tıpkı PKK'ya silah taşıyan “Milletvekili” Faysal Sarıyıldız ve canlı bombanın taziyesine katılıp, Kürt çocuklarını teröre teşvik eden Tuğba Hezer gibi!
Ya vicdanına sağduyusuna güvendiğimiz HDP'li siyasiler ve hatırını saydığımız sivil HDP'liler, onlar ne yaptı?
Ahmet Türk'ü zaten yıllar önce PKK kendi içinde tasfiye etmiş, yargı da bu tasfiyeye çanak tutmuştu ve o günden beri sesi duyulmuyor. 2009'da Diyarbakır'da yoğun polis korumasında yapılan DTK'nın ilk çalıştayında tanışmıştım kendisiyle, dışarda sohbet sırasında; “Erdoğan çok iş yaptı, halkımız bu iyiliği hakediyor, eskiye dair benim 1 kırgınlığım yok, yaşanan yaşandı, Erdoğan'ın idealini biliyorum, samimiyetine inanıyorum, O'nun vizyonuna güveniyorum, birliğimiz o vizyonda, o idealde, bizim nesil yaşıyorken çözülsün” demişti. Tıpkı Şerafettin Elçi'nin “Sorunun çözümü için son nesil bizleriz” demesindeki gibi. Bu toplantıdan 6 ay sonra Aysel Tuğluk Diyarbakır'da “özerklik” ilan etmişti, bana, binanın kadınlar tuvaletinde “bu işi ancak Erdoğan çözer” dedikten sonra!
Altan Tan'ın da hakkını yemeyelim, en cesur HDP'li oldu süreç boyunca.
Ancak; Hüda Kaya, Osman Baydemir, Leyla Zana, Hatip Dicle, Sırrı Sakık ve 1 kaç isim daha hep korkak güreşti. Demirtaş'ın “tek adamın” gölgesinden çıkamadılar. Demirtaş iddiasını her artırdığında yanında durdular ya da sustular. Örneğin; “halkoyuyla seçilen” Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Gültan Kışanak hendek kazılması için “kamuya ait olan, kamuya hizmet etmesi gereken” belediyenin tüm teçhizatını ve hizmetini PKK'nın emrine verirken sustular! Yine bu isimlerin hiç biri henüz, 15 TON BOMBA ile buharlaşan 16 Kürt'ün ve 35 metrelik devasa 1 “hendek” açan PKK'nın Tanışık katliamına dair tek 1 cümle edebilmiş değiller! Sadece insafınız değil, insanlığınız da kurumuş.
Şimdi istiyorlar ki, Kürtler “dokunulmazlık” zırhı kalkınca yine bizim arkamızda dursun, biz onları evlerinden kovan, göçe zorlayan, kendi vatanlarında mülteci durumuna düşüren, katleden PKK'ya ses çıkarmayalım ama Kürtler bizi sahipsiz bırakmasın!
Demirtaş diyor ki; Eğer dokunulmazlıklar kalkarsa, HDP'ye sivil siyasetin yolunu kapatırsanız dağ yolunu açarsınız!
Paşa gönlün bilir, uğurlar ola!
Twitter: @yildirimyasemin
mail: yldrmysmn@gmail.com