İşkence onursuzluktur; ve de insanım diyen herkesin işkenceye karşı durması, bir insanlık görevidir…
Hele de gözaltına alınan birinin, ister terörist, ister cinayet zanlısı olsun, güvenlik güçleri tarafından infaz edilmesi, bağışlanamaz bir suçtur!
Ancak Türkiye'de bu tür olaylar yaşanmamıştır dersek, yalan olur.
Ne yazık ki alacakaranlık dönemlerinde bu tür olaylar yaşanmış ve intihar görüntüsü verilerek örtbas edilmiştir.
Yaşam boyu şiddete, işkenceye, yargısız infaza karşı çıkmış, dik durdurmuş bir insan olarak, nedense 4.5 aydan bu yana dillendirilen bir olayı inandırıcı bulmadığım için ciddiye almadım ve sürdürülen kampanyaya da destek vermedim…
Çünkü iddiayı ortaya atanların bu konudaki sabıkası hayli kabarıktı…
Durduk yerde neden bu konudan bahsediyorum? Anlatayım:
PKK'ya yakın DBP'nin Şırnak İl Yöneticisi Hurşit Külter'in 27 Mayıs 2016 tarihinde gözaltına alınıp, infaz edildiğine dair, 4.5 aydan bu yana ısrarla dillendirilen bir iddia var.
HDP Milletvekili İdris Baluken'in bu iddiayı Twitter'dan paylaşmasıyla birlikte ortalık ayağa kalktı…
Hele de HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş'ın bu iddiayı tekrarlayarak, Külter'in gözaltına alındığına dair bilgiler ve görgü tanıklıklarının olduğunu ısrarla söylemesi ve infaz edilme olasılığına vurgu yapmasıyla olay raydan çıktı!
Oysa olayın hemen ardından, avukatların başvurusu üzerine Şırnak Emniyet Müdürlüğü, Külter'in gözaltında olmadığı bildirmişti.
Olaydan 2 gün sonra da Şırnak Valiliği, ardından da 23. Jandarma Sınır Tümen Komutanlığı, Külter'in gözaltında olmadığını açıklamasına rağmen, iddia sahipleri nedense bir türlü ikna olmadı!
Avukatlar BM'ye başvuru yaptı; İHD de 3 Haziran'da Külter için AİHM başvuruda bulundu…
4 Haziran'da Külter'in abisi Ebubekir Külter, Ankara'da, CHP Grup Başkanvekili Engin Altay ile görüştü. Altay, konunun takipçisi olacaklarını söyledi…
İddia hızla yayıldı; sosyal medya ve birçok haber sitesinde paylaşıldı!..
11 Haziran'da Cumartesi Anneleri, Külter'in akıbetini sordu…
İnsan Hakları Örgütleri yola düştü; Cezasızlıkla Mücadele Güç Birliği bileşeni 9 insan hakkı örgütü, konuyla ilgili yazılı açıklama yaparak, Külter'in akıbetinin açıklamasını istedi…
HDP Şırnak Milletvekilleri Leyla Birlik ve Aycan İrmez, Külter için İçişleri Bakanı Ala ve Başbakan Yıldırım'ın yanıtlaması istemiyle soru önergesi verdi…
Önerge üzerine Milli Savunma Bakanı Fikri Işık, “Hiçbir hukuksuzluğa tahammül etmeyiz, izin vermeyiz” diyerek, İçişleri Bakanlığı'nın bir mülkiye müfettişini bu konunun araştırılması ve incelenmesiyle ilgili görevlendirdiğini söyledi.
Ancak eylemler yine de hız kesmedi, aksine daha da yayıldı:
27 Haziran'da Adana'da Külter için miting yapıldı…
12 Temmuz'da HDP üyeleri İstanbul Cihangir'de sessiz oturma eylemi yaptı…
Sosyal medyada “böyle yaşam dolu bir insan nasıl infaz edilir” algısı yaratmak amacıyla Külter'in, tebessüm eden, güleç yüzüyle kayısı toplayan fotoğrafları paylaşıldı…
Neyse, isterseniz eylemleri burada keseyim, yoksa yazı uzar da uzar…
Sonra ne oldu? Yalan rüzgarının nedeni olan Hurşit Külter, olaydan 4.5 ay sonra Irak'ın Kerkük kentinde ortaya çıktı ve kameraların karşısına çıktı!!!
1.5 ay boş evlerde saklandıktan sonra PKK'lılar sayesinde Kerkük'e ulaştığını açıkladı!!!,,,
Peki Külter'in sağ olduğunu, gözaltına alınmadığını başta HDP Eş Başkanı Demirtaş olmak üzere HDP'liler bilmiyorlar mıydı?
Hadi işin başında bilmiyorlardı diyelim, sonradan öğrenmediler mi?
Külter'i, Kerkük'e PKK'lılar ulaştırdığına, HDP'nin de PKK'nın siyasi kolu olduğuna göre bunu bilmemeleri mümkün mü?
Bence bildikleri halde bu yalan rüzgarının devam etmesini istediler; çünkü bu onların işine geliyordu!
Bakalım özür dileyecekler mi?
