18 Yaşında, yani reşit olan herkesin kızlı erkekli bir evde yaşama özgürlüğü var ama 10 Kasım’da milletin saat 9’u 5 geçe hayatını durdurmama, üzülmeme, yas tutmama özgürlüğü yok. Neden? “O olmasaydı biz de olmazdık. Adımız Dimitri, Yorgo olurdu” vs. Teknik arıza nedeniyle sireni çalmayan ilçenin kaymakamı linç edilmek isteniyor, taksici müziği kısmadı diye dövülüyor ve daha bir sürü faşizan tepkiler.
Muhafazakar insanları sen yıllarca Atatürkçülük ve laiklik adına itip kakacaksın. O da “Ya Rabbi şükür” deyip stockholm sendromuna uğramışçasına senin ilke ve inkilaplarına aşık olmaya devam edecek. M.Akiflere bile bu ülkeyi dar edeceksin, ömrünü sürgünde geçirecek, kalkıp “istiklal marşımıza saygı göstermeyenler” diyeceksin. İskilifliler asılacak, Kur’anlar saklanıp gömülecek, ezanlar Türkçeleşecek, “o olmasaydı bu ezanlar da okunmazdı” diyeceksin.
Başörtülüler kamusaldan, meclisten, okullardan atılacak, İHL’ler, Kur’an kursları kapanacak, “o olmasaydı çiçekli başörtülü dar kotlu kızlar sokaklarda erkek arkadaşıyla oturamayacaktı” diyeceksin. Gördüğünüz gibi muhafazakarların yasta olması için çok fazla neden var. Her şeyi ona borçluyuz. Yıllardır ötekileşmek, öz vatanında garip, parya olmak bizi ona daha bir bağladı.
Erdoğan hükümetinin baba rolüne soyunduğundan, toplum mühendisliğine giriştiğinden dem vuranlara diyorum ki “bu millet çooook baba gördü ama o babaların vurduğu tokadın izi hala geçmedi.” Başbakanımızın bazı yurtlarda ve apartlarda para karşılığı insan ticareti, istismarı yapanlara tehditvari parmak sallaması onun yanında nedir ki? Okulun kapısının önünde saygı törenine yakalanan çocuğun caddenin ortasında dikilip kalmasını ezeli devlet baba korkusuna mı vatan, millet, tören aşkına mı bağlıyorsunuz?
Rutin olarak her mübarek günde çelenklerin konulma, günlüklerin yazılması zorunluluğunu neyle izah ediyorsunuz?
Bu otoriter ve askeri devlet yapısının devam ettiğinin kanıtı değil mi? 18 yaş üstünün gayri ahlaki yaşam özgürlüğünü savunanlar neden Kore’de yıllarca devam eden devlet başkanının ölümüne mecburi hüzün, yas töreni benzerine milletimizi mecbur ediyor. Kore’de katıla katıla ağlamayanı hapse atıyorlardı. Neyse ki biz de o kadar mübalağa yok.
Hiçbir lideri zorla sevdirip saydıramazsınız. Korkuyla yapılan sevgi gösterileri de korkulan uyarıcı kalktığında yok olur. Biz Müslümanlar kimi laiklerin Atatürk posterini kendilerine zırh yapıp oklarını başörtümüze, namazımıza, orucumuza fırlatmasından olsa gerek ona hiçbir sempati duyamadık. Bundan sonrası için de artık Orhan baba üslubuyla “sevmek çok zor” diyorum.