Mhp lideri Devlet Bahçeli, yine bildik kavgacı ve uzlaşmaz üslubuyla Orhan Gencebay’dan, Hülya Koçyiğit’e, Lale Mansur’dan Yılmaz Erdoğan’a (Mükramin’e) verdi, veriştirdi. Bu sanatçıların hangi yüzle halkın karşısına çıkıp neyi anlatacaklarını merak ettiğini belirtti. Genellikle iki satır konuşmayı ezberinde tutamayıp metinden okuyan Bahçeli, akil sanatçıları, şarkılarını ve tiplemelerini sıralarken büyük başarı (!) göstermişti.
Bahçeli’nin konuşmasının devamında “Tek bayrak, tek vatan, tek dil” vurgusunu görmekle birlikte, kendini Türk hisseden her vatandaşı kucaklama lütfunu(!) gösterdiğine şahit olduk. Yıllarca Kürt kökenli vatandaşlarımıza, adeta “ya anadilini unut, Türkçe konuş, ya da ebediyyen sus!” denirken, hala tek dilin birleştiriciliğinden söz etmek, artık abesle iştigalden başka bir şey olamaz. “Bizim gibi üstün bir ırktan (Türk) olmayı, doğmayı başaramamışsınız, hiç olmazsa kendinizi Türk hissedin” anlamına gelecek şekilde “Türk hisseden vatandaşlarımız” denmesi de ayrıca bir mizah konusu.
Halbuki, Allah’u Teala ayetinde “…dillerinizin ve renklerinizin farklılığı O’nun ayetlerindendir, delillerindendir”(Rum,22) buyuruyor. Başka bir ayetinde de “Biz, sizi birbirinizle tanışasınız diye milletlere ve kabilelere ayırdık. ”(Hucurat,13) diyor, yani birbirimize düşmanlık edelim, savaşalım diye değil.
Peki, Mhp liderinin küçümsediği, alay ettiği akil sanatçılar Türk-Kürt kardeşliğini, barışı sağlama konusunda bir şeyler yapabilirler mi? Bu sanatçıların her biri farklı görüş ve ideolojilere sahip olmakla birlikte bir kısmı çok farklı kitlelere ulaşabilecek ve toplumu barışa ikna edebilecek potansiyele sahiptir. Siyasetçilerin sorunların çözümünde yetemediği ya da güven sorunu yaşadığı bölgelerde yazarların ya da sanatçıların da devreye girmesi çok akıllıca bir yöntemdir. Bu nedenle, akil insanlardan, şundan hoşlanıyorum da bundan hoşlanmıyorum, öbürünün başörtü tarzını beğenmiyorum, diğerinden hiç hazzetmiyorum gibi tartışmalar bu önemli süreçte vakit kaybıdır. Oysa bizim, şu an kaybedecek ne zamanımız ne de insanımız olmalı.
Türkiye Müzik ödüllerinde sahneye çıkan Orhan Gencebay, hiç vakit kaybetmeden barış ve kardeşlik vurgusunu güzel bir şiirle yaptı:
“Gelin birlik olalım, yarın çok geç olmadan
Gelin dirlik bulalım, vazgeçin öç almadan”
dizeleriyle nefretten uzaklaşıp intikamın, sevgiyle dize geleceğini duyurdu yüreklere. Laz’ı, Çerkez’i, Kürt’üyle bu vatan için birlikte savaştık, Alevisiyle, Sünnisiyle Yezidlerin karşısında bir ve bütün olalım mesajını verdi. Şarkılarıyla nasıl gönüllerin en derinlerine dokunmayı başardıysa, bu şiiriyle de kardeşçe kenetlenmenin vakti olduğunu işledi kalplere. Onu ve şarkılarını sevenler, umuyorum ki birlik, beraberlik sözlerine de dikkat kesildiler. O, zaten aylar evvel, çok ses getiren albümünde “Kula kulluk edene, ağlatıp da gülene yazıklar olsun” demeden hemen önce “barış ve kardeşlik için” diye başlamıştı şarkısına. Orhan Baba’ya ve onun gibi, fedakarca barış sürecine gönül vermiş (akil insan ya da değil) herkese teşekkür ediyor, “Berhudar olun” diyoruz.